20

1.5K 107 33
                                    

—Geç ve misafir odasında yat. Yüzünü görmek istemiyorum.

Kafamı salladım. Sabah giyeceğim kıyafetlerimi alıp misafir odasına geçtim.

Lenslerimi ve saatimi de aldım.

—Telefonunu da al. Dedi.

Komedinin üzerine bıraktığı telefonumu ve kenardan kulakliklarimi alıp odadan çıktım. Ondan olabildiğince en uzak odayı seçtim. Biraz çıldıracaktım da.

Odadan içeri girer görmez kapıyı kilitledim ve anahtarı üzerinde bıraktım. Üzerindeki sweatshirtü çıkarıp kenara atarken pantolonumu da çıkardım ve yatağın üzerine oturdum. Kulakliklarimi takarken telefonumu açıp instagramdaki yorumları okumaya başladım. Hakaretler saatler geçtikçe artıyordu.

Jungkook'un bu yaptığım şeylere rağmen hava alanında beni nasıl koruduğu da yazıyordu.

Göz yaşlarım tekrar benimle buluşurken odadan çıkıp mutfağa indim. Kahve makinesini ve filtre kahveleri alıp odaya geri çıktım. Kapıyı tekrar kilitlerken kendime hızlıca bir kahve yaptım. Bilgisayarı açıp dosya işlerimi hallederken bir yandan ağlıyor diğer yandan hırslandığım için daha hızlı yapıyordum işimi.

Yarın ameliyatım ve bir kaç hastayı kontrol dışında odamdan dahi çıkmayacaktım.

Alarmın sesiyle kafamı kaldırırken hızlıca kalkıp duşa girdim. Üzerimi giyinip mutfağa girdim.

—Kahve makinası yukarıda misafir odasında. Haberin olsun. Dedim hizmetliye.

—Efendim kahvaltıyı hazırlıyordum. Yapmayacak mısınız?

—Hayır. Çıkıyorum ben. Dedim.

Önümde eğilirken mutfaktan çıkarken Jungkook'la karşılaştım. Uykulu gözlerle algılamaya çalışırken yanından hızlıca geçtim.

—Kahvaltı yapmadı değil mi? Diye soruşunu duydum.

Bu durumda bile beni düşünüyor olması daha da suçlu hissettiriyordu.

Hastaneye gelip günün tek ameliyatına girdim. Ardından hastaları kontrol ederken hakkımda konuşulanları net bir şekilde duyuyordum ve farkındaydım.

Bu durum beni zorlarken bir kaç dosyaya imza atıp odama çekildim. Koltuğuma otururken her şeyden önce Jungkook'a karşı bu hatayı nasıl yapabilmiştim? Senelerdir içinde biriktirdiğini açıkça söylemişti.

Resmen yüzümü bile görmek istemiyordu.

Telefonum çalarken hızlıca açtım.

—Bayan Jeon, eşiniz babası geliyor. Dedi.

—Tamam gelsin dedim.

Bir kaç dakika sonra kapı çalınmadan açıldı. Bay Jeon gelip karşıma oturdu.

—Kahve söyle dedi hafif sert sesiyle. Buna rağmen yumuşaklığını da koruyordu.

Kafamı salladım. Telefonumu alıp ona kahve söyledim.

—Jungkook'un ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyor musun? Diye sordu.

Sadece onu dinledim.

—Ilk haberinizin çıktığı gün beni aradı. Deliye dönmüştü resmen. O akşam onun yanına gittim. Ağlıyordu. Senin için. Senin yüzünden. Sen orda o adamla gülüşürken o benim dizlerimde 33 yaşında olmasına rağmen ağladı.

Kapı çalındı. Içeri kız girip kahveyi bıraktı. Selam verip çıktı.

—23 sene sonra ilk defa dizlerimde senin adını sayıklayarak uyudu. Dedi.

Küçüğüm ~Jeon Jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin