4

2.2K 156 24
                                    

—Keşke hiç karşılaşmasaydık dedi.

Şokla ona bakarken yutkunamadım bile. Gözlerimi kırpıştırırken dolmasını engelleyemedim. Bu sözü hak etmemiştim. Ben bu sözü hak etmemiştim.

Bana doğru gelecekken dişlerimi sıktım. Yanından geçip odama girerken kapıyı kapadım. Ellerimi saçlarımdan geçirirken bağırmamak için zor duruyordum.

Ona daha iyi bir hayat sağlayamadığım için miydi? Okula gidiyordu. Bir sürü zengin kişiyi görmüş onlara özenmiş miydi? Ona yeterli zaman mı vermemiştim? Istediği bir şey olmuştu da almamış mıydım?

Başıma giren ağrıyla ağlamam şiddetlenirken hassastım. Gerçekten hassastım. Bana böyle şeyler söylememeliydi. Kimseye karşı kırılmazdım. Hatta duygusuz olduğumu söyleyen insanlar bile vardı. Jungkook'a karşı 3 yaşındaki çocuk gibi dudak büzüyordum.

Ders çalışmam gerektiğinin farkında olarak ayağa kalktım. Masanın başına otururken ağlayarak ders çalıştım. Ilk kez değildi. Ama kesinlikle en acısıydı.

...

Jungkook'un kahvaltısını hazırlayarak evden çıktım. Uykusuzdum ancak basit bir kahveyle halledebilirdim.

—Benim sevgilim neden üzgünmüş bakalım dedi Seo Jun dudaklarıma öpücük kondurup geri çekilirken.

—Üzgün değilim. Dün gece biraz ders çalıştım. Uykusuzum dedim.

—Gerektiğinden fazla çalışmana gerek yok. Kendini bu kadar yorma. Dedi saçlarımı öperken.

Gözlerimi kapattım. Aklımda sürekli Jungkook vardı.

Kırmızı saçlarımda ellerini gezdirirken mutlu etmemişti beni. Bir gram bile. Tüm huzurum mutluluğum Jungkook'a bağlıydı. Ona ne ara bu kadar bağlanmıştım hiç bir fikrim yoktu.

...

Eve gidip yemek hazırlarken zil çaldı. Jungkook'un gelmesine bir saat vardı. Seo Jun da gelmiş olamazdı. Başka da gelebilecek biri yoktu açıkçası.

Gidip kapıyı açtığımda şokla karşımdaki adama baktım. Bakın 4 sene sonra karşımda onu görmeyi beklemiyordum.

—Sungyun kızım dedi.

Yüzümü buruşturdum. Kapıyı yüzüne kapatacakken eliyle tuttu. Ne kadar ittirsem dahi açmayı başarırken duvara çarptı sırtım.

—Seni bulmam hiç kolay olmadı. Çok değişmişsin. Çok güzelleşmişsin. Paran var dedi.

Derdi belli olmuştu.

—Evimden hemen çıkıp gitmezsen polis çağıracağım dedim.

Kapıyı kapatıp içeri girerken eli boğazıma sarıldı. Ellerimle anında elini tutarken bana yaklaştı. Nefesi iğrenç kokuyordu.

—Her ay bana düzenli olarak kazandığının yarısını vereceksin Sung Kyun. Beni anlıyorsun değil mi sevgili kızım? Dedi diğer eliyle saçlarımı okşarken.

Ona vurmaya çalışırken beni bıraktı. Öksürerek yere çökerken gözlerim dolmuştu.

—Tamam dedim hızlıca kafamı sallayarak.

Telefon numaramı alıp evden çıkarken yeniden geleceğini söylemişti. Polisi aradım. İfade verdim. Muhtemelen Jungkook şuan eve gelmişti. Boğazımdaki parmak izleri güzel bir kanıttı. Açıkçası 4 sene kendi kendime çırpınıp bazı geceler sokakta yatmam bile gerekicek kadar zorluk çekmişken kesinlikle kazandığım üç kuruş paranın yarışı borçlara gidiyorken diğer yarısını o adama vermeye niyetim yoktu.

Küçüğüm ~Jeon Jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin