9

2.1K 142 16
                                    

—Ağlama. Dedim elimdeki kahveyi bırakıp ona yaklaşırken.

Ayağa kalktı. Eliyle beni durdururken gözlerim dolmuştu. Bakin onun için her role girebilirdim. Ona aşık olmasam bile olabilirdim. Onun mutlu olması için her şeyi yapardım. Yapmıştım da.

Odasına gidip kapıyı kapatırken kilitledi. İkimizi de dağıtıp odasına gitti.

7 yaş onu rahatsız etmez miydi? Yaşlıydım. Ona göre oldukça yaşlıydım.

Ben kırk yaşımdayken o daha 33ünde olucaktı. Oldukça gençti. Kahvelerin ikisini de içerken yarın erkenden işe gitmem gerekmesine rağmen sabaha kadar oturdum.

Işe gitmeme 3 saat kala ayağa kalktım. Onun odasına girdim sessizce. Çalışma masasındaki sandalyeye oturdum. Öylece bana dönük olan yüzünü izlemeye başladım. Uyuyordu. Ağlamaktan mahvolmuştu. Muhtemelen uyuyalı çok da olmamıştı. Ya onu red ettiğimi düşünürse ve evden giderse? Bunun düşüncesi bile korkudan kalp atışlarımın değişmesine neden olmuştu.

Onun güzel güzünü izledim. Uzun bir süre. Bunu aslında hep yapmıştım. Ancak bugün ona ilk defa başka bir gözle bakmaya çalıştım. Ona gerçekten bir erkek olarak baktım. Zordu. Çok zordu. Eğer onu yeni bulmuş olsaydım belki bir ilişki çok zor olmazdı. Ama ben onun 10 yaşındaki halini biliyordum. O küçük zayıf bedenini kucağıma alışımı. Yıkayışımı. Kendi bedenimde ısıtmaya çalıştığımı.

Daha önce söyleseydi bu zamana kadar bir şeyler gelişebilirdi belki. Ama 28 yaşındaydım. 28. Açıkçası kimseyle birlikte olmayı düşünmemiştim. Şimdiyse kalkıp resmen ailemden daha aile biriyle bir ilişki mi yaşayacaktım? O üzülmesin diye yapabilirdim.

Alarmım çalmadan kapadım. Ona doğru yürüyüp saçlarını öperken odada gözlerimi gezdirdim. Dolan gözlerimle odadan çıkarken kendi odama gidip üzerimi giyindim.

Ona çok fazla değer veriyordum. Bu bir sevgiliye verebileceğim değerden bile daha fazlaydı. Bu farklıydı. Aileme verebileceğimden bile fazlaydı. Biz birbirimizde direk olarak acılarımızı yaşamıştık.

Makyajımı yaparken en azından daha normal görünüyordum. Onun kahvaltısını hazırladım. Evden çıkıp arabama bindim.

Tüm gün yemek yemeden kahve içtim. Üzerine gece ameliyatim vardı yeniden. Uyumayı denedim. Beceremedim. Jungkook'u saat 7'de aradım.

Telefonu biraz gecikmeli açtı.

—Gece ameliyatım var. Sabaha doğru gelirim. Bir yere gideceksen haber ver. Dedim.

—Sen yoksan arkadaşlarımı çağırıyorum. Dedi.

—Çok fazla içmeyin yarın okulun var dedim.

—Tamam dedi.

Telefonu kapadı. Benim aksime o soğuktu. Bu beni daha da sıkıntıya sokarken onun kadife sesine ihtiyacım vardı. Telefonda bana karşı yumuşak konuşsaydı en azından bir kaç saat uyuyabilirdim. Şimdiyse tamamen kaçırmıştı uykularımı. Odamdaki kahve makinesina yürüdüm. Kahvemi sinirle hazırlarken dolan gözlerime küfürlerimi mırıldandım.

...

Sabahın 5'inde eve yorgunluktan adeta ölüyor bir şekilde dönerken evdeki ışıklardan hala uyanık oldukları belli oluyordu.

Saçlarımı tek elimle geriye attım. Eğilip botumun fermuarını açarken ayakta duracak halim kalmamıştı. Salona bile uğramadan odama ilerledim. Kendimi yatağa bırakırken öylece uyuya kaldım. Boynumda çantam elimde araba ve ev anahtarı. Üstüm açık bir şekilde.

...

Uyandığımda size yemin ederim aynı şekildeydim. Bu Jungkook'un bir kez bile odama girmediğinin kanıtıydı. Tavanı izledim. Elimdeki anahtarları bıraktım.

Küçüğüm ~Jeon Jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin