Beyaz Melek

85 32 0
                                    


*Şarkıyla beraber dinlemenizi tavsiye ederim. Öncelikle hepinize merhabalar lütfen beğenip yorum yaparsanız sevinirim çok zamanınızı almaz o sağ üst köşedeki küçük yıldıza tuşla yeter çünkü ben bu hikayeyi kitap yapmak istiyorum lütfen paylaşıp bu hikayeyi daha çok kitleye yayalım bu benim hayalim bir kitap bastırıp onu geniş bir kitleye duyurmak bu bilim kurgu kitabı olsun istiyorum umarım beğenirsiniz hikayeye geçelim şimdi 🎈 *


Yağan kar taneleri, onların ruhlarıydı. Önce en yüksekte hissettiler kendilerini gökyüzünde. Lakin gördükleri, acıları onları birer yağmur damlası yaptı ve o muhteşem gökyüzünden birer birer kovuldular.  Yağmur misali yağarken yeryüzüne yaşadıkları onları katı ve soğuk biri yaptı. Artık soğuk kar taneleri olmuştular. İşte şimdi en alttalardı, kendilerini yüksekte görürken biranda yerle bir olmuşlardı. Kocaman gökyüzünde kayboldular ve asırlar sonra yağan kar taneleri tek tek  buluştular. Bazıları anlamıştı kibirlenmenin, kendini en yüksekte görmenin sonucu buydu. Sonra kar tanelerinin bazıları kabullendi ve uyandılar. Kabullenen kar taneleri iyice ısındı o kadar çok ısındılar ki buz tutan kalpleri tekrardan düzeldi ve ait oldukları gökyüzüne döndüler. Onlar gökyüzüne geri döndüler lakin kabullenemeyenleri  yer altı kendine doğru çekti. Karanlıkta kimsesiz kalmış, itilmiş, kakılmış sonra ise intikam almışlardı ve masumiyetlerini kaybetmişlerdi. İşte o karanlıkta masumiyetini kaybetmiş, yalnız başına kalmışlara sesleniyorum dedi gökyüzü. Kibrinizi, hırsınızı, öfkenizi bıraktığınız zaman evinize döneceksiniz.  Lakin onlar bir daha evlerine dönemedi. Aslında belki de evleri en başından beri başka bir yerdi.

Yosun kucağımda gözleri kapalı bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu. Ağaçların arasından evin yolunu hızlıca bulduğumda gülümsememi gizleyemedim. Koşar adımlarla eve giderken arada bir Yosun'a bakmayı ihmal etmiyordum. Neyi vardı bilmiyordum ama vücudu alevler içinde yanıyordu. Onu bu halde görmek ondan çok benim canımı yakıyordu eve iyice yaklaştığımda adım atmaya gücüm kalmamıştı, sınırlarımı iyice zorluyordum. Kucağımda onla yaklaşık yarım saattir koştuğum için baya terlemiştim ve yorulmuştum. Yosun kollarımdan kaydığını hissettiğimde gözlerimin kapanacağını fark ettim.  Kafamı hızlıca sağa sola salladım, bu beni kısa süreliğine de olsa kendime getirmişti. Yosun'u kendime doğru çektim ve daha sıkı tutum.  Evin bahçesine yaklaştığımda daha fazla dayanamayacağımı fark ettim. 

"Kaya, Gökçe" diye bağırdım. Neredelerdi ki diye düşünürken Kaya'nın merdivenleri inmemek için hızlıca evin tutacaklarından atladığını gördüm. Gökçede merdivenleri hızla inerek yanıma doğru koştuklarında dayanacak gücüm kalmamıştı dizlerimin üstüne yığılmıştım.

"Kaya al odama götür, Gökçe ilgilensin. Çok ateşi var vücudu alevler içinde" Kaya panikle bana bakarken hızla Yosun'u aldı ve içeri koştu. O sırada Gökçe yanıma geldi ve kolumun altın girip ayakta durmama yardımcı oldu. 

"Size ne oldu böyle bilmiyorum ama seninle de ilgilenilmeli iyi değilsin" yürümeye bile halim kalmadığı için ayaklarım yürürken birbirine takıldı ve düşecek gibi oldum ama Gökçe beni tutu ve içeri kadar götürdü. 

Beni koltuğa bıraktığı sırada Kaya geldi ve o hızla masada duran kitabını aldı ve yukarı kata doğru koşar adımlarla çıktı. Kaya mutfaktan getirdiği bir bardak suyu bana uzattı. Uzattığı suyu alıp içtiğim sırada kendini tekli koltuğa bıraktı.  

"Ne oldu böyle ikinize de?" diye sorduğunda su dolu ardağı bitirip yandaki masaya koydum ve uzandığım koltukta tavana seyretmeye başladım. "Anlamıyorum Kaya hiç bir uyanış bu kadar sancılı ve tehlikeli olamaz neden onunki böyle oluyor bilmiyorum? Ormandaydık senle konuştuktan dakikalar sonra onu buldum bir süre sonra bayıldı." Kaya koltukta kalkarak yanıma kadar geldi ve tavanla arama girip bana yukarıdan bakınca ne oldu anlamında kaşımı indirip kafamı salladım.

Ateş ÇemberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin