8. BÖLÜM - DÖNÜŞÜMLER

1.6K 124 126
                                    

Ertesi sabah İsobel'in odasına öyle bir hışımla girdim ki kapıyı arkamdan çarpmamla tüm oda adeta sarsıldı. Öfkem kontrolümü ele alıyor, gücüm daha beterini yapıyordu. Büyü benim bir uzvum, bir yansımam olmuştu artık. Eski odanın gotik kemerlerinin birleşme yerlerinde tozlar dışarı püskürür ve ben aldırmaksızın masanın karşısına dikilirken müdiremiz İsobel Tarbundle bir kaşını şaşkınlıkla kaldırmış bana bakıyordu.

"Bu hadsizliğinin bir sebebi olmasını bekliyorum Erin," dedi uysal bir sesle.

"Ben de aynısını sizin için söylemeyi düşünüyordum Müdire Tarbundle," diye yanıtladım öfkemi gizlemekte onun kadar başarılı olamasam da. "Ne demek oluyor bu? Artık kiminle görüşüp görüşemeyeceğime de mi siz karışıyorsunuz?"

"Neyden bahsettiğini anlamam için bu söylediklerini daha da açman gerekli."

"Fiona'dan bahsediyorum tabii ki. Onu benden nasıl saklarsınız? Öyle bir süreçte hep yanımda olmuş ve annemden sonra bana en çok aile gibi gelen kişi o. Bunu nasıl yapabilirsiniz?"

İsobel şimdi anlamış gibi gülümsedi ve sandalyesinin ahşap işlemeli kol başlıklarından destek alarak doğruldu. "Arkadaşının sana kötü örnek olduğu ortada. Onunlayken hep yanlış kararlar alıyorsun. Bu nedenle böyle bir konumda, böyle bir sorunun içindeyiz. Yanılıyor muyum?"

"Suçlu olarak Sisaundra'nın ilan edildiğini sanıyordum."

İsobel bana doğru yürümeye başladı. "Ah, o Konsey'in zalim hıncını senin üzerinden almak içindi. Her şeye rağmen sorumsuzca hareket eden, başına belalar açan ve bir belayı daha kötüsüyle takas eden hep sendin. Ve sana akıl veren o uçarı arkadaşın."

"Bana kimse akıl vermedi. Beni birisi manipüle etti. Titaniçe... ve müdire. Ve bu çoktan..." Bir kehanette yazılıp çizilmişti.

Bunu diyemedim elbette. Konsey kehanetin varlığından haberdar olsa benim orada ne sıfatla ve ne şekilde yazıldığımı bilmiyordu. Anlaşılırsa da nasıl öğrendiğim, yani Apokalips'le olan gizli ilişkim de ortaya çıkardı. Başımı salladım ve şimdi tam karşımda oturan İsobel'e yıldırıcı bakışlarla bakmayı tercih ettim.

"Fark etmez. Gizlemek için öyle yoğun çabalar harcadığımız evini ziyaret etmeye cüret ederek seni savunmasız bırakan da Fiona Rebelleiche'ydi, kuralları çiğneme konusunda seni yoldan çıkaran da... Biz burada sana kraliyet adabını öğretmeye çalışıyoruz Erin; iyi, erdemli bir cadı olmanın kurallarını ve bir hanedana yaraşır davranmayı."

"Ah öyle mi? Eski müdirenizin hiç unutamayacağım bir lafı vardı Bayan Tarbundle: Cadı olmak iyi olmayı zorunlu kılmıyor!"

"Yerinde bir söz söylemiş," diye onayladı geri adam atmamakta ısrarcı olsa da. "Fakat o muhtemelen kitaplara adını yazdıracak ve ufukta görünen büyük savaşın kaderini belirleyecek bir cadı olmadığın süreç için geçerliydi."

"Fiona şato adabını layıkıyla bilen sayılı öğrencilerinizden birisi. Ailesinin saygınlığının farkınasınızdır."

"Bu kararımı bizzat destekleyenler de onlar zaten." Dudaklarında oluşmuş gülümseme "Ne sandın?" der gibiydi.

"Luviera mı?" Ah, yaşlı bunak! Konseyden uzakta tutmaya çalıştığı Fiona'nın tüm bunlarla bağlantısı açığa çıkmıştı belli ki. Bu durumda muhtemelen onu ilk satan da kendisi olurdu. "Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Ben sizin bir kuklanız değilim. Beni kısıtlamanıza izin verecek değilim."

İsobel sakince beni izlemeyi sürdürürken gözlerinden geçen güçsüzlük ışıltısını görebildim. Eli kolu bağlıydı. "Kısıtlarsak ne yaparsın?" diyemiyordu. Diyemezdi. Benim vaktinde Titaniçe'ye "Ne halin varsa gör," diyemediğim gibi. Çünkü bana ihtiyaçları vardı. Bu savaşta ben yoksam hiç şansları yoktu ve hiç kimseyi zorla savaştıramazdın.

Deniz Kızı Ağladığında - KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin