"Tanrıça aşkına," dedi Morgana. O bile hazırlıksız yakalanmış olmalıydı. "Böyle bir şeyi nereden buldun Rem?"
Bunun Remedy'nin başının altından çıkmış olması daha sinir bozucuydu. Güya Profesör İliza'nın kontrolündeydi her şey... O tarafa bakmasam da Remedy'nin sesinden heyecanı okunuyordu. "Okulun çevresinde amaçsızca dolaşırken buldum. Güzel denk geldi."
Buradan bir çıkayım, ona bu yaptıklarını ödetecektim elbette. Öfkeyle dişlerimi sıkıp çıyan yaratığa baktım. Ağır ağır ilerleyen insan bedenleri büyümüştü. Benim yaşlarımda görünüyor olmaları daha ürperticiydi. Öncesinde masum çocuk suratlarıyla daha zararsız görünmüşlerdi. Nitekim aynı gün köprüde bir cadı neredeyse canından oluyordu. Şimdi, gözlerindeki delilik ışıltısı çok daha tehlikeli olduklarına bir işaretti.
Bana yeterince yaklaştıklarında solgun ağızları açıldı ve ikisi aynı anda aynı kelimeyi sarf etti. "Anne."
Aramızda görünürde bir yaş farkı kalmayınca bu olduğundan daha garip duyulmuştu. Mücadeleyi izlemek için sıralara dizilmiş herkesin kaşları çatıldı. Onlar tanışıklığımızı bilmeyince normaldi. Belki de bana anne demeleri bile o yumurtayı çatlatan kişi olduğum içindi. Hiçbir akademik temelleri olmayan çizgi film dağarcığıma göre yumurtadan çıktığında ilk gördüğü kişiyi annesi sanan hayvanlar vardı.
Bu ne bir çizgi film ne de onlar birer hayvan, diye geçirdim içimden sitemle. Sırtımdan soğuk terler akıtıyor, korkudan bayılmamak için büyük bir mücadele veriyordum. Ruhlar geçmişimin hayaletlerinden kurtulmamı önerirlerken o hayaletlerin kandan candan karşıma çıkıp durmasını beklemiyorlardı herhalde.
Bir şey demeden onlara bakmayı sürdürünce tekrar ettiler. "Anne?"
Titrek bir nefes verdim. Sesimi alçak tutarak konuştum. "Ne istiyorsunuz benden?" Cevaplarının "evet" olmasında iliklerime kadar korksam da sormam gerekti. "Size annelik etmemi mi?"
"Bunun için artık çok geç," dedi kız olanı.
"O zaman neden buradasınız?" Remedy'nin yaratığı yakalayıp buraya tıktığını biliyordum ama okulun etrafında amaçsızca dolandıkları konusunda ikna olmuş değildim. Aynı zamanda bana saldırmamalarına bakılırsa düşmanları da değildim. "Beni neden takip ediyorsunuz?"
"Bizi sen çağırdın," dedi bu sefer genç oğlan. "Bizi hizmetine çağırdın ve biz de geldik, anne."
Neyden bahsettiklerini bilmiyordum. Daha Saralondé'yi bile yardıma çağıramazken onları çağırmışsam bu kazara olmuş demekti. "Bir yanlışlık olmalı," dedim elimden geldiğince sakin ve otoriter konuşarak. "Gidin şimdi. Burayı terk edin."
Canavar ergenler kafaları karışmış bir şekilde bana baktılar. İçinde bulunduğumuz çukurun kaçılamaz bir yer olduğunu düşündüklerinden değildi bu. Açık alanda olsa da böyle bakarlardı. Ortada bir çağrı varsa onlar kulak verip gelmişlerdi. Burada olmak istiyorlardı. Gitmek değil.
Ama onlara ne verebilirdim ki?
Remedy görmeyi beklediği şovu bulamayınca öfkelendi. "Ee, ne duruyorsunuz? Dövüşsenize!"
Yaratık kafalarını şaşkınlıkla ondan yana döndürse de bir tepki vermedi. Sonra tekrar bana döndü ve erkek olanı konuştu. "Burada güvende değilsin anne. Bizimle gel."
"Bu insanların niyeti iyi değil," diye doğruladı kız olanı. "İyi olmayan insanları cezalandırabiliyorduk, değil mi kardeşim?"
Gözlerindeki tehlikeli parıltıyı görünce onları aksine ikna etmeye çalıştım. "Hayır, hayır. Ben iyiyim. Yalnızca gidin. Siz giderseniz her şey yoluna girecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kızı Ağladığında - Kitap
FantasyVHARTLOX CADI AKADEMİSİ SERİSİ - 2. KİTAP 🔮 💫 Erin serbest bıraktığı gücün büyüklüğünden bihaberdir. Aslına bakılırsa tüm cadılar neyle karşı karşıya olduklarını gerçekte bilmiyordur. Oysa baksalar tanrısal varlıkların tir tir titreyişine, kıyamet...