7. BÖLÜM - GÜNÜ YAKALAMAK

1.6K 131 132
                                    

İan köşede kollarından birini masaya dayamış diğerini bana dolarcasına bankın arkasına uzatmış oturuyordu. Ben de onun göğsüne varla yok arası yaslanıyor her seferinde beni aynı derecede etkileyen ev yapımı şarabın tadını çıkarıyordum. Yabancı gözlerden ırak olduğumuza ikna olunca aramıza koyduğum bu mesafeden kurtulmuştum. Ona dokunmak onu hissetmek git gide daha hayati bir şeye dönüşüyordu benim için.

Göğsündeki yerimde kimsenin duyamayacağı iç çekişlerle mest oluyordum. O kadar güvenliydi ki orası, bu his o kadar güzel...

Artık İan'la böylesine rahat davranabiliyor olmak bir lütuf gibi geliyordu.

İnanılmaz çekimler inanılmaz acıları beraberinde getirirdi.

Herhangi bir ilişki dinamiğinin başları gergin, kasıntı ve emin olmamalarla geçerdi. Karşındaki bu henüz tanımadığın yabancı maddeye inanılmaz bir çekim hissediyorken kendini dizginlemek için birçok sebep olurdu. Flörtleşmenin kuralları vardı. Hoşlandığını anlamak bir süreçti. Birlikteliği kabullenmekse ömür alıyordu.

Bu karnın çekildiği, kanın kaynadığı ve nefesin kontrolsüzleştiği zamanlar en ıstıraplısıydı. Sonra dokunuşlar gelirdi. Belli belirsizden sıkı sıkı kucaklaşmalar... İan'la benimkisi gibi olmasa da yakardı o dokunuşlar, eritirdi seni. Yok olmak hiç bu kadar güzel olamazdı o anlarda. Her yok oluştan sonra bir daha doğardın. Yeni bir benliğin olurdu. Yeni bir sen olurdun ve eğer şanslıysan yeni bir siz...

Bunların yüzlerce kez gerçekleştiği bir döngünün sonucundaysa alışırdın. Rahatlardın ve sonunda derin bir nefes verirdin.

Bulmuş olurdun.

Aşkı bulduktan sonra gerçekten de İan'ın söylediği gibi bir "ev" hissi oluşuyordu işte. O sana nefes oluyordu. Hayat pompalıyordu damarlarına. Birlikteykenki eforsuzluğunuz ilaç gibi geliyordu.

Şu sıralar İan benim için iyi olan her şeydi. Aramızdaki şeyin bu safhasına geldiğimizi biliyordum. Hala cevaplanmamış sorularımız vardı. Belki de çok zordu. Bu endişe, bu korkuyla yaşamak tüketiyordu.

Ama yine de... Onunla olmanın bana kattığı değerler, bana akın akın verdiği sevgi ile büyürken tüketecek çok şeyim oluyordu. Tükenenlerden çok kazandıklarım oluyordu. Her halükarda artıyordum onunla.

Buna değerdi.

Şimdi kucağındaydım. Kokusu burnumdaydı. Beni rahatlatan bir şömine ateşi gibi his vardı yanı başımda. Sanki battaniyeyi üstüme çekmiş şarap yerine marşmelovlu sıcak çikolatamı yudumluyordum soğuk bir Noel akşamında. Onun varlığı böyle tesir ediyordu işte aklımda. En mutlu anılar bozuk bir plak gibi başa sarıyordu.

Bu genç adam bana iyi geliyordu.

İan'la olmak o kadar kolaydı ki İan'la olmamak zor geliyordu. Hayat onsuz ne ara bu kadar imkânsızlaşmıştı? Ben tek başıma nasıl yaşamıştım bunca zaman? Sonra içim sıkışıyordu. Yoksunluğunu çekiyordum. Yanlış, almaya ihtiyacın olan bir maddenin yoksunluğunu çekemezdin. Onun eksikliğini hissediyordum. O zaten bana ait bir parçaydı; eksik parça. Ben sadece yeni bulmuştum ve her an kaybedecekmiş gibi hissediyordum.

Ancak ben her şeye rağmen hala kötü hissedebiliyordum. Büyük sorunlar olunca aşk tek başına beni ayakta tutmaya yetmiyordu. Çaresizdim, kayıptım, eziliyordum! Bu külçe külçe yük ölümsüzlerin boyunu aşarken beni ayakta tutabilecek tek bir şey var mıydı ki? Sadece kendi içimdeki güç... Ne olduğunu, nerden geldiğini hala bilmediğim o güç.

Bana benden başka dayanak yoktu.

Başa çıkmam gereken problemler yalnızca benim üstesinden gelebileceğim boyuttaydı. Ben başa çıkamayacak kadar güçsüz olsam benim başıma açılmazdı. O nedenle o sorunları mucizevi bir şekilde ortadan kaldırması için başkalarına sığınmak anlamsızdı. Bunu çözebilecek tek kişi bendim.

Deniz Kızı Ağladığında - KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin