"Hoş geldin Erin. Tam da sıkılmaya başlamıştık."
"Ne istiyorsun bizden?" dedim ama Critza sanki beni görüş açısından çıkarırsa bana konuşmasına engel olurmuş gibi önüme geçti.
"Ne istiyor olabilirim ki? Elbette seni."
"Bize onu korumamız emredildi. Bunun o kadar kolay olacağını hiç sanmıyorum," diye tersledi Critza.
"Titaniçe'miz de bunun kolay olmayacağını söylemişti," diyerek gülümsedi siren.
Bizi buraya çeken notalar, tamamen su yaratıklarıyla çevrili olmamızdan zaten belliydi ama doğrudan söylemesi her zaman fark yaratırdı. Kalp atışlarım hızlandı.
"Neden şimdi?" diye sordum Critza'nın arkasından çıkıp. "Onca zaman dururken neden şimdi?"
"Hissedemiyor musun?" diye sordu siren alınmışçasına. "Titaniçe'miz yeniden yükseliyor. Biz çocuklarını kendine çağırıyor ve... En büyük ödül sensin."
"Anlaşılan seni ilk bulan bizler olmuşuz," diyerek öne çıktı başka biri. Bu bir su nimfasıydı. Sırf O'nun için, O'na olan sadakati için bir canavarla iş birliği yapıyordu. "Tüm su çocukları köşe bucak seni arıyor."
Anlaşılan hiçbiri internete başvurmayı akıl etmemişti. Eminim ki adres bilgilerim internetin her köşesinde apaçık sergileniyordu. Bunu birkaç kadim cadıya ve en çok da Critza'ya söylemeye çalışmıştım ama internet konseptini bir türlü anlayamıyorlardı.
"Arkadaşımı verirseniz sizinle gelirim," deyiverdim.
Critza şokla arkasına döndü. "Öyle bir şey olmayacak."
Siren onayladı. "Olmayacak. Dövüşmek beni acıktırıyor, malum." Pençelerini Troy'un tıraşlı çenesinde dolaştırdı.
Endişeyle Troy'a baktım. Diğerlerine baktım. Korku içimdeki kapıyı araladı tekrar. Geçen yıldan sonra asla olmayacağını düşündüğüm şeydi bu. Hislerim, duygularım sökülüp alınmış gibiydi. Yerini inanılmaz bir serinkanlılık almıştı. Tüm bunlara rağmen ben sevmeye devam etmiştim ve anlıyordum ki beni insan olarak tutan tek şey de bu olmuştu. Sevdiklerimi kaybetme korkusu, katılaşmış hislerimi geri getirmişti.
"Ne yapacağız?" diye sorarak baktım Fiona'nın gözlerine.
Fiona cevaben elini öne attı. Parmak uçları düşmanlarımıza uzandı ve sanki havada her birini tutan sicimler varmış ve yakalayabilirmiş bir şeyi tutup çekti. Akabinde siren ve diğerleri öne düştü. Fiona onları hazırlıksız yakalamışken durmadı ve ellerini yumruk yapıp birbirine çarptı. Hepsi birbirine çekilip çarpıştılar. Fiona ellerini iki yana çekip açtı. Her biri ayrı bir yana savrulup çevre binaların sağır duvarlarına çarptı.
"Seni kimsenin almasına izin vermeyeceğiz. Unut bunu," dedi önce bana sonra Critza'ya konuştu. "Çabuk Troy'u al. Biz Erin'i koruruz."
"Erin'i korumak benim görevim!" dedi peri gardiyanım inatla.
"Tanrıça aşkına Critza! Uçabilen bir tek sen varsın. Biz arkadaşlarımıza sahip çıkarız. Troy'a da Erin'e de. Hadi, uç şimdi."
Critza istemeye istemeye Troy'un tarafına süzüldü ve onu kucaklamaya çalıştı. O sırada siren ve arkadaşları kendine geldi ve aramıza girdiler. Tekrar onlar tarafından çevrelenirken Critza Troy'u bir un çuvalı gibi yere bırakıp ellerini, Bakın şimdi ne oldu? dercesine beline dayadı.
"İan?" diye sordu Fiona. "İkimiz başımızın çaresine bakarız değil mi?"
İan tişörtünü tek elle kafasından sıyırıp çıkarırken muhteşem kasları yine gözler önüne serildi ve beni anlık bir afallamayla baş başa bıraktı. İan, bebeğim, şimdi sırası mı sence bunun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kızı Ağladığında - Kitap
FantasyVHARTLOX CADI AKADEMİSİ SERİSİ - 2. KİTAP 🔮 💫 Erin serbest bıraktığı gücün büyüklüğünden bihaberdir. Aslına bakılırsa tüm cadılar neyle karşı karşıya olduklarını gerçekte bilmiyordur. Oysa baksalar tanrısal varlıkların tir tir titreyişine, kıyamet...