sekiz: gökkuşağı aramaya çıkıyoruz

251 49 0
                                    


Donghyuck kalkınca yine etrafa bir sessizlik çökmüştü. Buna artık alışan Donghyuck hiç umursamadan üstünü giyinmeye başlamıştı. O kalkar kalkmaz saman yatağa uzanan Mark, arada ona sorular soruyordu.

"Niye hazırlanıyorsun?" Donghyuck sırt çantasını kontrol ederken Mark'a baktı ve birkaç dakika sonra konuşmaya başladı.

"Gökkuşağı aramaya çıkıyoruz." Mark yatakta doğrulup Donghyuck'a ters ters bakarken şöminenin etrafında mayışmış üçlünün de ilgisi bu konuya çekilmişti.

"Havada bulut bile yokken gökkuşağını nereden bulacaksın?" Yukhei, Mark'ın sözünün bitmesini beklemiş, o bitirir bitirmez de konuşmaya başlamıştı.

"Çekicim yok. Devlere karşı gelemeyiz." Donghyuck kafasını sallayıp Yukhei'ye gülümsemiş, sırt çantasını yere atarak konuşmaya başlamıştı.

"Onu da halledeceğim. Bana bırakın, tamam mı?" Mark yatağa geri uzanıp diğerlerine bir bakış attı.

"Boşverin. Daha kötüsü olmaz galiba." Donghyuck üstüne babasının ceketini de giydiğinde yerden çantasını aldı ve yatan Mark'ın bacağına vurup kalkmasını söyledi. Mark kalkar kalkmaz Youngho da yerinden kalktı ve o kalkınca diğerleri de ayaklandı. Donghyuck bu uyumlarına gülerek kapıyı açtı ve kapının yanından babasının baltasını aldı. Dışarıda şiddetli bir rüzgar vardı, gelen geçen yüzünden deforme olmuş karlara baltayı batırdı ve en önden topallayarak yürümeye başladı. Arkasında da üstünde incecik kıyafetler olan tanrılar vardı.

"Nereye gittiğini biliyor musun?" Youngho ilk kez Donghyuck'la konuştuğunda Donghyuck belli belirsiz mırıldandı.

"Biliyorum galiba."

buraya yaz gelmez | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin