Beşi de hızlı adımlarla yüksek duvarlardan uzaklaşıyorlardı. Topallayarak yürüyen Donghyuck etrafı bilmediği için çok daha yavaş yürüyordu ve soru sormadan duramıyordu."Mark, şimdi duvarın içerisini devler ele mi geçirdi?" Mark bu soruyu bilmem kaçıncı kez duymanın etkisiyle arkasına bitkin bitkin baktı.
"Donghyuck. Yukhei'nin çekici yok-"
"Mjölnir. Adı var onun."
"Her neyse, yok işte. O yüzden devlerden uzakta durup plan yapmamız lazım." Mark tekrar açıkladığında Donghyuck baltasını yere vurdu ve bacağını kırarak, yüzünde gülümsemesiyle konuşmaya başladı.
"Planı yaptım zaten, devleri Asgard'dan atan ben olacağım." söylediği söze Mark tepki vermezken, Jeno sırıtmaya başlamıştı.
"Tamam, yaparsın. Ama şimdi yürü." Jeno alaycı sesiyle konuşup önüne döndüğünde Youngho arkasından ona seslendi.
"Ayakkabılarını da mı düşünmüyorsun?" Jeno yeni fark etmiş gibi arkasını döndü ve düşünceli bir yüzle Youngho'ya baktı. O sırada Donghyuck yanlarına yetişip konuşmaya başladı.
"Senin de mi ayakkabı takıntın var? Asgardlı olunca ayakkabı takıntısı geliyor galiba." Mark kendisine atılan lafı umursamadan yürümeye devam etti. Diğerleri arkada konuşuyordu.
"Tamam, yeter. Yürüyelim hadi." Mark dayanamayıp arkasına dönüp onları uyardığında hepsi yürümeye devam etti ama Jeno'yla Donghyuck aralarında tartışmaya devam ediyordu.
"Benim ayakkabılarım gökyüzünde yürüyebiliyor. Tamam mı? Mark'ın yaptığı o ayakkabı beş para etmez." Mark yine kendisine atılan lafı umursamadan en önde yürümeye devam etti. Tartışmaysa, Youngho'nun onlara ters ters bakmasıyla kapandı.
Ormanın ortasındaki bir açıklığa geldiklerinde hepsi durdu. Mark, Donghyuck'un yanına geçip birkaç soru sordu.
"Susadın mı?" Donghyuck kafasını sallayıp bacağını ovdu. Canı çok yanıyordu.
"Onu dereye götür." Youngho, Mark'a seslendiğinde Mark kafasını salladı ve Donghyuck'un sırtındaki çantasını alıp önden yürümeye başladı. Donghyuck arkasından onu takip ederken batan Güneş'e bakıyordu. Sanki buradaki Güneş daha soğukmuş gibiydi.
"Güneş neden böyle. Enerjisi solmuş gibi." Mark dalları ittirirken kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı ve Donghyuck'a cevap verdi.
"Devler birkaç defa bize gelip Güneş'i ve Ay'ı istediler. Geçen sefer geldiklerinde bu isteklerine Freya da eklenmişti. Her seferinde reddedilince, en sonunda senin de bildiğin gibi hileye başvurdular. Şu an Güneş, Ay ve Freya onların. Ve onlar soğuğu severler dediğimi hatırlıyorum." Donghyuck kafasını salladı. Derenin kenarına gelmişlerdi.
"Freya? Şu güzellik tanrıçası olanı mı diyorsun?" Mark, Donghyuck'un yanında dururken belli belirsiz kafasını salladı. Donghyuck odaklanmış bir şekilde suya bakıyordu.
"İyi de bunun içinde canlılar var." Mark eğilip eliyle suyu karıştırdı ve Donghyuck'a bilmiş bir şekilde baktı.
"Yansıma onlar. Rahatça içebilirsin. Ben birazdan dönerim." Mark geldikleri yolu geri giderken Donghyuck bir süre arkasından baktı ve sonrasında önüne dönüp dereden su içti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buraya yaz gelmez | markhyuck
Fanfiction"adın neden vidar, ailen mitoloji mi seviyor?" ©fatenfive | markhyuck ―05.12.20 ―31.12.20 | fantastik & story | *Neil Gaiman | Odd ve Ayaz Devleri