"Ne dedin ne dedin?"
Önündeki çalışanına doğru sinirle yürüdü Jeno. Yaydığı feramon altında ezilen zavallı genç ise sessizce patronuna bakıyordu.
"İstediğiniz mekan için başka bir talip daha varmış patron. Satıcı biraz düşüneceğini söyledi..."
"Saçmalık! Renjun, derhal satıcıyı ara ve ona gereken cevabı ver. O mekanı ilk ben buldum, ben alacağım"
Arkasına dönüp masasının önünde rahat bir şekilde oturan gence seslendi Jeno. Ama Renjun onu umursamamış, telefonuyla uğraşmaya devam etmişti.
"Renjun."
Baskıcı feromonunu yayan Jeno yüzünden nefessiz kaldı ilk başta Renjun. Ama hemen kendini toparlamış, kaşlarını çatarak sinirli alfaya kafa tutmuştu bir beta olmasına rağmen.
"Jeno, abartıyorsun. O mekana verdiğin miktar eminim ki diğer alıcının vereceği miktardan daha fazladır. Boşu boşuna kuruntu yapma, mekan bizim."
Renjun'in rahatlıkla söyledikleri üzerine gözle görülür bir şekilde rahatlamıştı Jeno. Ama tedbiri elden bırakmamak gerektiğini düşünmüş olmalı ki, aklına gelen fikirle sırıtarak Renjun'in oturduğu deri koltuğun kol kısmına yaslamıştı kalçasını.
"Renjun..."
"Ne var Jeno?"
Sırıttı Jeno, ardından Renjun'in çenesini kavrayıp kendisine bakmasını sağlamış, parıldayan kırmızı gözleriyle süzmüştü yakın arkadaşını.
"Satıcı senden etkilenmişe benziyordu. Belki bir yemek yemek istersin onunla."
"Hayır Jeno, istemem."
"Artık istiyorsun."
Jeno'nun çatılan kaşlarını gördüğünde şaşkınlıkla ona baktı Renjun. Ama onunla inatlaşamayacağını bildiği için -çünkü Lee Jeno lanet olasıca bir alfayken Renjun sadece bir betaydı- gözlerini devirmiş ve odadan çıkmıştı. Yalnız kaldı yeniden Jeno ve haberi getiren genç.
"Ve sen," dedi Jeno gence dönerek. Aklına gelen planla gözleri parlıyordu adeta. "Diğer alıcıyla ilgili bulabildiğin kadar bilgi topluyorsun. Bana rakip olmaya cesaret eden kişiyi tanımak istiyorum."
"Tabii patron."
Önünde eğilen gence eliyle çık hareketi yaptıktan sonra siyah deri koltuğuna geri oturmuştu Jeno. Yüzünü sadist bir sırıtış kaplamış, kırmızı gözleri kararlılıkla parıldamıştı.
"O mekan bana ait."
***
Kırmızının en koyu tonlarında kumaşların bir araya getirdiği takım elbisesinin yaka kısımlarını düzeltirken parmağıyla yaptığı hareket ile yardımcısına komut vermiş,sağ kolu elindeki dosyadan sıralı bilgileri okumaya başlamıştı.
"Na Jaemin. Piyasaya yeni sürülen Nam biraların sahibi aynı zamanda milletvekili alfa Na Ungjae'nin oğlu. Anlayacağınız Seul'de önemli koltuklara sahipler. Kendisi henüz yirmi üç yaşında bir omega. Bira markasının peşine kendi ismiyle bir bar açmaya karar vermiş ve ne tesadüf ki sizin almak istediğiniz bara talip."
Derince soluklanan genç özenle şekillendirdiği saçını eliyle arkaya iterken sıktığı dişlerini göstererek güldü Jeno.
"Talip demeyelim de hayalperest diyelim."
Büyükbabasından yadigar pahabiçilemez kol saatini olması gerektiği konuma yerleştirip aynada görüntüsüne baktı. Lee Jeno inanılmaz bir simaya ve bedene sahipti, en çok da kendisi farkındaydı bu durumun. Onu tehlikeli yapan da tam olarak buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's play a game | Nomin
FanfictionBir kaç kural ve yasak... Baş döndürücü bir zevk... Eğlenceli ama kirli bir oyun... Ve kural tanımayan, tehlikeli bir adam... "Madem anlaşamıyoruz, o zaman seninle bir oyun oynayalım Na Jaemin." Cholog & Geomjeong | Nomin Lee Jeno × Na Jaemin Omegav...