"Hyung berbat gözüküyorsun."
Jisung başını iki yana sallayıp yorgana daha sıkı sarılan Jaemin'e bakarken Jaemin altında torba oluşmuş gözlerini küçüğüne dikti boş boş.
"Normal, dün gece senin vücudunda bulunan su miktarından daha fazla viski içtim ben."
Gözleri kocaman olan mavi saçlı genç gözlerine oranla ağzını da kocaman açarken Jaemin başını da yorganla örtmüş, kendi dünyasına saklanmıştı yeniden.
"Ölmek mi istiyorsun sen?"
"Yaşadığımı kim söyledi?"
Yorganın altından gelen boğuk ses hayıflanmaya devam ederken Jisung derin bir nefes verip başını iki yana sallamış, ağrıyan başı yüzünden burun kemerini sıkarak rahatlamaya çalışmıştı kendince. Lakin ondan yaşça büyük olan beden sanki Jisung'un inadına garip garip sesler çıkartıyordu.
"Ayhhh-"
"Hayır hyung, Shotaro'dan bir haber yok."
Jisung oflayarak nefesini dışarıya verdiğinde Jaemin yorgan altından başını usulca kaldırıp koyulaşan harelerini beta olana dikti, bakışları ciddileşmiş, kaşları çatılmıştı.
"Bu normal değil Jisung, günler oldu..."
"Biliyorum hyung. Her yere, elimizin uzandığı herkese sordurdum ama yok, Shotaro'yu ne gören var ne de ondan bir haber alan. Jeno'nun da çevresinde görülmemiş, her yeri araştırdık."
"Lanet olsun!"
Yorganı attığı gibi ayağa kalktı omega. Elleri şakaklarını ovarken sakin kalmak artık imkansız hale gelmişti, aldığı soluklar ciğerlerini yakıyordu sanki. Ona yardım etme uğruna kendini tehlikeye atan arkadaşı ortalıkta yoktu ve bulunamaması Jaemin'in sorumluluğuydu.
"Aklım almıyor! Nereye kaybolabilir?!"
Bağırmaktan sızlayan boğazı artık hissedilmez hale gelirken kızaran gözlerini Jisung'un üzerine dikti. Öfkesi öyle bir safhaya gelmişti ki sıktığı yumruklarıdan kan damlıyordu.
"Çık dışarı!"
"Hyung-"
"Defol!"
Genç beta korkuyla odayı terk ederken kapattığı kapıda dün gecenin yardımcıları olan şişeler birer birer kırıldı. Tırnaklarının vararak kanattığı avuçlarını suratına bastırıyor, saçlarını çekiltiriyordu omega. Jeno'nun shotaro'yu sakladığına bu kadar eminken elinden hiçbir şey gelmiyor oluşu ona güçsüz hissettiriyordu ve Na Jaemin daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.
-4 Ay Sonra-
Yüksek sesli müzik barın duvarlarını titretiyor, içeri giren her bir davetli kendini derhal ritmin içinde eşlik ederken buluyordu. Son derece kusursuz hazırlanmış giriş merdivenlerinde her detay düşünülmüş, atılan her bir adım heyecan seviyesini arttıracak şekilde tasarlanmıştı.
Aşağı inen merdivenlerin hemen peşinden kristal avizelerin boy gösterdiği tümüyle aynalı duvarlarla kaplı giriş, oymalı ve elmas detaylı kapı cezbediyor, açık renklerin kullanıldığı asıl giriş kısmı tüm şahaşasıyla misafirleri karşılıyordu.
Oymalı kapı itildiğinde ise bambaşka bir dünya karşılıyordu gelenleri. Son düzey müzik sistemi barın bütün köşelerine eşit şekilde yaydığı müzik, içeride olanın içeride kalması için tasarlanan kauçuk dolu duvarlar, bölge bölge farklı renklerin ev sahipliği yaptığı localar, buralardan sahneye doğru uzanan kısımdaki cam, gövdeleri ağaç kıvrımına benzeyen büyüleyici kokteyl masaları ve devasa dans pisti ile burası şehirdeki en benzersiz yer olma adaylığını şimdiden ortaya koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's play a game | Nomin
FanfictionBir kaç kural ve yasak... Baş döndürücü bir zevk... Eğlenceli ama kirli bir oyun... Ve kural tanımayan, tehlikeli bir adam... "Madem anlaşamıyoruz, o zaman seninle bir oyun oynayalım Na Jaemin." Cholog & Geomjeong | Nomin Lee Jeno × Na Jaemin Omegav...