XII

18.1K 1.2K 1.4K
                                    

Merve'nin giydiği elbise medyada.

Oy verip yorum yapmayı unutmayınız.

Keyifli okumalar. 🌺


XII

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

XII

Parmağımı silahın tetiğine yerleştirdim ve tek gözümü kısarak iki gündür bıraktığımız gibi duran hedefin birine baktım. El yatkınlığım varmış gibi kolayca öğrenmiş olmak beni şaşırtıyordu. Bu avlanmak gibi değildi, şimdi biliyordum ki bu eğitimimin sebebi bir insanı vurmam gerekiyorsa başarıya ulaşmak içindi. Silahın ucundan fırlayan mermi bir saniyeden bile kısa süre ateş saçtı ve hafifçe geri tepti ancak ben antrenmanlıydım. Bu kez yerimden bile kıpırdamadım. Silahı indirip on ikiden vurduğum hedefe büyük bir memnuniyetin sebep olduğu gülümsemeyle baktım.

Dün sabah uyandığım gibi kendi isteğimle soluğu bahçede almıştım, Gökhan beni görünce şaşırmışsa bile belli etmedi. Dudak büzdü ve takdir ettiğini saklamadı. Cömert övgüsü bana motivasyon verdi. Sonuçta o bu işin erbabıydı...

Tuhaf bir şekilde bu bana mutluluk veriyordu. Kafamı inanılmaz dağıttığını fark ettim. Yoksa Gökhan'ın annemin yaşadığını söylemesi kolay türden hazmedilemezdi. İlk duyduğum an korkunç gelmişti ve aynı anda göğsümden müthiş bir öfke kabarmıştı. Bunu saklamak için babamın bana sunacağı gerekçeleri merak ediyordum doğrusu...

Düşünüyordum da, gerçeklerin insanı sarstığı o an, bir yalana inanmak daha cezp edici geliyordu. Fakat kara sis perdesi kalktığında dehşet verici de olsa gerçeği yanı başımda görmek istiyordum çünkü peri masalı tadı veren hiçbir yalanın sürekliliği yoktu.

Dudaklarımı ıslattıktan sonra derin bir nefes verdim. Daha şimdiden hedef vurmak bir çeşit hobi haline gelmişti ya da fazla hevesim yüzünden böyle düşünüyordum. Tabi işin ucunun tatsız bir noktaya bağlanması keyfimi kaçırmıyor değildi ama günü geldiğinde bana zarar verecek birine namluyu doğrultmam gerekiyorsa yapacak bir şey yoktu.

Şimdi vakit akşama doğru geliyordu, güneş gökyüzünden kaybolsa da karanlık tam anlamıyla çökmemişti. "Yeter, Balaban. Kendini fazla yordun. Acısı çıkar." Kafamı çevirip bana doğru gelen Gökhan'a baktım. Gözlerini gözlerimden çekmeden elimdeki silahı alıp masaya koydu. "Senin hiç ortan yok mudur?"

İki gündür yüzüne ilk baktığım an kafamın içinde o iğrenç an canlanıyordu. Yere kustuğumda elbette ben temizleyemezdim, muhtemelen bu işi yaparken parkenin başka bir kısmını mahvederdim. Aklıma Gökhan'ın ifadesiz bir suratla yerdeki kusmuğu vileda ile temizleyişi geldi ve yine utandım. Bu gerçekten iğrençti... Üç vileda sapını çöpe atmak zorunda kaldı. Onun için sorun değildi elbette ve benim de takıldığım kısım burası değildi. Gerçekten hiç iğrenmemiş olamazdı, değil mi?

Papatyalar Karanlıkta Büyür Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin