esenlikler, bu kurguya olan sevgimden dolayı artıdan bir özel bölüm bırakmak istedim kısaca. hoşlandığım birçok ufak detay bıraktım ve bağlantılı olan diğer kurgularımda bunlara kısaca değineceğim. görüşmek üzere!
1975 yazının serin akşamlarından birinde sokak lambasına tünemiş tamı tamına on bir karganın uğursuz bakışları Grimmauld Meydanı'nında bulunan 12 numaranın ışığı yanan tek odasına kilitlenmişti. Bu evin ilginç bir yanı vardı. Bakmasını bilmeyen, sıradan gözlere görülmemek gibi. Fakat kargalar karşılaşabileceğiniz en ilginç hayvanlardı ve onların bakışları şu an önemli bir olaya tanıklık ediyordu.Evin sakinleri olan Black'lerin ortanca kardeşi, namı diğer Portia Charon Black, büyük bir hiddetle eline aldığı vazoyu karşı duvara fırlattı. Lacivert porselenin kırık parçaları yeri boylayan diğer eşyaların üstüne düşüverdi ve genç kız içinde kaynayan öfkeyle beraber yüksek bir çığlık attı. Hırçın sesi tüm katı inletti. Yanaklarına dökülen göz yaşları ne zaman kurusa kısa bir hıçkırıkla sarsılan bedeninin hemen ardından yeniden akmaya devam ediyordu. Genç kızın içinde biriken duygu bedenini ele geçirmiş gibiydi.
Yeri boylayan vazonun hemen ardından Portia hemen rafa koştu ve hiç zorlanmadan onu da zeminle buluşturdu. Ahşap rafları süsleyen cam biblolar ve kişisel eşyaları çarpışmanın verdiği etkiyle kullanılamayacak hale gelmişti, kız bunu önemsemeden bir tekme savurdu onlara. Her cadı gibi içinde yer alan güçle beraber oda ayağa kalkmış gibiydi, zemine serilmeyen diğer her şey havada dönüp duruyordu, odayı aydınlatan mumlar ise her saniye sönüyor ve ardından yeniden yanıyordu. Portia ise elbette o an tüm bunları göremeyecek kadar kördü.
"Bencil!" Portia'nın hıçkırıkları arasında dudaklarından anlamsız bir kelime kaçtı. Üstündeki kağıdı soyulmaya başlamış olan duvara bir yumruk daha geçirdi. Her hareketinde gözlerinden akan yaşlar artmaya devam ediyordu. Hıçkırıklarla beraber titreyen omuzları artık bunu kaldıramayacakmış gibiydi, yorgun düşmüştü. Fakat genç cadının aklı ve kalbinde yanan ateş hala diriydi.
Dizinin altına kadar uzanan elbisenin eteği kopmaya yüz tutmuş durumdaydı. Portia sarkan kumaş parçasını hiddetle çekti ve kenara fırlattı. Yırtılan elbise artık sağ bacağını tamamen açık bırakmıştı fakat önemsemedi. Bakışları yavaşça mosmor olmuş dizine kaydı. Ardından büyük bir hıçkırıkla yatağın yanına çöktü. Titreyen vücudunu kontrol altına alamamanın verdiği öfkeyle bir kere daha sinirle bağırdı. Kendine gelmek adına alnını sertçe yatağın ahşap bazasına vurdu. Bedenini sarmalayan fiziksel acı göz yaşlarına eşlik ediyor gibiydi. Her yeri yanıyordu. Saçları darmadağın olmuştu ve geriye oda namına bir şey kalmamıştı.
Cam kesikleriyle yer yer kanayan ellerine baktı ve kızarmış yüzünü avuçları arasına aldı Portia. Buraya kadardı. Her şey buradan sonra bitiyordu. Artık tamamen yalnızdı ve koruyacak bir kalesi kalmamıştı. Çarpan kalbinin sesi odada yankılanıyor gibiydi, fakat Portia bunu duymuyordu. Bencil, diye düşündü. Söyleyecek daha iyi hiçbir şeyi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black hanesi'nin savunması üzerine. marauders era!
Fanficportia black, denemekten vazgeçmese bile asla mükemmelliğe ulaşamazdı ve kendini boğduğu yalnızlıktan kurtulamazdı. 'the wraith, vol. 1' written by @truffautsfilm. fanfiction, harry potter. [12.11.2020]