Yazardan
Arel ve arkadaşları kantinden ayrılırken neler olduğunu biliyorlardı Açelya'nın aksine. Erdem ve Hasan Arel'in omzunu tutup neler olduğunu anlatmasını tembihleyerek ayrıldı, Arel bölüm odasına varınca kapıyı tıklatarak başını uzattı.
Necla Hoca yalnızdı ve elinde bir kupa vardı, muhtemelen her zamanki gibi kahve içiyordu. Oda kahve kokusuyla dolmuştu. Birinin geldiğini hissedince oturduğu koltuktan ayağa kalkarak kapıya baktı, Arel'i görünce gülümseyerek içeri davet etti.
Arel içeri girdi ve kapıyı ardından kapadı. Öğretmenin tam karşısındaki koltuğa oturdu.
"Nasıl gidiyor," dedi Necla Hoca gözlerini Arel'e dikerek.
"Sanırım ön yargısını kırmayı başarıyorum. Yine umursamaz görünmeye çalışıyor fakat ona olan ilgim memnun ediyor, farkındayım."
"Ben de," dedi karşısındaki. "Bazen derste dalıp gidiyor, iki üç defa seslenmem gerekiyor aramıza dönmesi için." Gülümsedi. "Ve bunlar senin ona yazdığın ilk günden beri var. Onun aklındasın ve bence çıkmıyorsun."
"Hocam böyle çok zor ama," dedi Arel pencereden uçsuz bucaksız gökyüzüne bakarken. Gözleri ışıldıyordu. "Öyle seviyorum, yarasına merhem olmak istiyorum ki... Bir buçuk yıldır içimde taşıdım duygularımı, bir gün dayanamayıp her şeyi itiraf edeceğim ve onu kaybedeceğim diye çok korkuyorum."
"Hislerini olduğu gibi aktarırsan korkar." Kadın derin bir iç çekti. "Biliyorsun, başarısı nedeniyle arkadaşlarının baskısına maruz kalıyor ve kendini herkesten, her şeyden soyutladı ve şimdi de bunun baskısı var. Her ne kadar ben haberi olmasa da bunu düzeltmeye uğraşıyor ve yardım isteyeceği o günü bekliyorum ama şu an her anı tetikte yaşıyor ve kuşku dolu. Bu ancak korkmasına neden olur. Bu yüzden sana bilinmeyeni oynamanı öğütledim."
"Haklısınız," derken sesi hüzünlü fakat umut doluydu.
"Kolu sargılı, düştüğünü söyledi ancak ayrıntıya girmedi konuştuğumuzda, yanakları kızardı hemen sanırım utandı. Ne olduğunu biliyor musun, belki sana söylemiştir?"
"Şey.. hocam..."
"Evet?"
"Ben ona âşık olduğumu söyledim de, mesajı okurken takılıp düşmüş."
"Ne?!" Necla Hoca şaşkınlıkla elindeki kahveyi sol yanında kalan masaya bıraktı. Elini saçlarına sokup düşündü, öğrencisi kim bilir ne hâldeydi? Ancak bugün bir olumsuzluk sezmemişti de. "Sana davranışları değişti mi?" diye sordu.
"Buraya gelmeden önce şakalaştık, bana gülümsedi ama sonra bunu fark etmiş gibi her zamanki gibi saldırdı," diye anlattı delikanlı yüzünde büyük bir tebessümle.
"İnanamıyorum... Senin ona iyi geleceğini biliyordum, iyi ki benden yardım istedin bu konuda. Açelya'ya umutsun!"
"Ben sadece seviyorum," dedi ve mırıldanarak ekledi çocuk. "Bir çiçek ve bir kadın, ikisini de kaybetmek istemiyorum."
-
OFF ÇOK FENAYIM A DOSTLAAAR.