xv

69 19 35
                                    

Ceketinin içinden çıktığımda onun bir ayı kadar iri olduğunu düşünüyordum -veya ben gerçekten kısaydım ve artık bunu kabullenmem gerekiyordu. Bu iş canımı sıkmıştı.

Çikolatanın paketini açıp ağzıma götürdü.

"Uçak geliyor uçak! Aç bakayım ağzını!"

"Çarpacağım bir tane şimdi," diye söylendim ama kolum aklıma geldi ve masanın altından bacağına tekme attım.

"Öfkeli civciv dehşet saçmaya başladı ya rabbim sen gazamızı mübarek eyle," diye mırıldanarak karşılık verdi. Gülümsedim.

Gülümsedim.

Tebessümümü hemen sildim ve ukala ukala bakmaya başladım.

"Hak ettin." Çikolatadan kocaman bir parça aldım ve sağ kalmış elimle tuttum. Diğeri ağrıyordu sağ olsun(!).

"Açelya'm, sen böyle afili bakışlar atınca yanaklarını sıkasım geliyor çok tatlı oluyorsun. Sağlığınız içi öyle bakış atmayı kesin hanımefendi!"

Ona doğru eğilip gözlerimi pörtleterek baktım.

"Böyle mi bakmayayım diyordunuz beyefendi?"

"Tam olarak öyle, evet," dedi ve gülümsedi. "Çok güzelsin Açelya."

Yüzüm düşerken sandalyemin içinde yok olmayı diledim, asla güzel olduğumu düşünmüyordum. Hatta vermem gereken fazlalıklar vardı. Çikolatayı masaya bıraktım.

"Teşekkür ederim," dedim fakat sesim kısık çıkmıştı. "Ama yemek istemiyorum."

"Ne için, güzel güzel yiyordun az önce?"

"İstemiyorum Arel, uzatma işte!"

"Bir deri bir kemik kalmışsın ye işte, illa benim beslememi mi istiyorsun kocaman kızsın aaa."

Tekrardan bana uzattığında "Hayır," dedim ve sesimdeki kararlılık onu durdurdu. Bir süre gözlerime baktı ancak uzun bakışmaları kaldıramayan ben gözlerini kaçırdı.

"Peki," dediğinde şapşallarının sesi kulağımıza geldi.

"Lan Arel, her yerde seni arıyoruz oğlum neredesin be!" Erdem beni görünce "Ooo, yenge de buradaymış," dedi ve sırıttı. Gözlerimi devirdim, öyle bir şey yoktu ancak anlatsam da bunu demeye devam edeceğini anladığımdan sustum.

"Arel, Necla Hoca seni çağırıyor."

Hasan doğrudan Arel'e bakıyordu ve ciddiydi, neler olduğunu anlamış değildim ancak Necla Hoca... Bir abla gibi gördüğüm Necla Hoca ve Arel? Üstelik derslerine giren bir öğretmen değildi, sadece 9 ve 10. sınıflara giriyordu.

"Neden?"

"Neden?"

Arel'le aynı anda sormuştuk fakat sorunun cevabını alamamıştık.

"Bilmiyorum, bir şey söylemedi."

"Tamam," diyerek kalktı Arel. "Ben gideyim. Sonra görüşürüz Açelya."

"Ben kalsam," dedi Erdem gözlerini masadaki çikolataya dikerek.

"Buraya gel kardeşim," diyerek boynundan tutup çıkışa yönlendirdi Hasan.

"Görüşürüz," dedim ve üçünün kantinden çıkışını izledim. Gittiklerinde ben de kalkıp çikolatayı çöpe attım ve sınıfıma doğru yürümeye başladım.

acıyor canı saat 23.32'deHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin