Sınıftan çıkarken oldukça mutlu ve bir o kadar da sinirliydim, Arel'in bir şeyler karıştırdığını düşünüyordum ve ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Sormak için çıkıyordum ki yere düştüm.
İncinmiş kolum aldığı sert darbeyle daha da sızlamaya başladı, arkamdan yükselen kahkahalarla bana çelme takanın kim olduğunu anladım. Necla Hoca'ya not vermem için baskı kurmamı söyleyen çocukla Tuğçe arkamdaydı.
"Ne oldu, sevgilinin peşine mi gidiyorsun?"
"Veya gidiyordun?"
Birbirlerinin cümlelerini tamamlayıp gülüşmeleri gözlerimin dolmasına yetmişti, sinirden yanaklarıma ateş basmıştı. Bur durumda daha da eğleneceklerdi. Gözlerimi sildim ve kolumun acısını belli etmemeye çalışarak kalktım. Yanaklarım için yapabileceğim bir şey yoktu.
"Tüh," dedi Tuğçe. "Gördün mü Berk, biraz daha hızlı davransaydık bizim domates salça olacakmış!" Ardından ciddileşti. "Aptalsın Açelya."
"Benimle uğraşmayı kes!"
Bağırdığımda kontrolün benden kaçtığını da hissediyordum ama canıma tak etmişti.
"Neye güvenerek bana bağırıyorsun, anlamıyorum." Berk denen aptala baktı. "Yürü Berk, gidelim. Bu kız eğlenceden anlamıyor."
"Eğlencen kâbusun olsun, geri zekalı!"
Tuğçe durdu ve aniden kafasını bana çevirdi, aramızda beş - on adımlık bir mesafe vardı.
"Ne dedin sen?!"
"Duydun," dedim sinsice gülümseyerek. Sonunda kendimi ona karşı koruyordum. "Geri zekalısın. Katıksız, saf bir geri zeka örneğisin. İnsanlarla alay edip kendine bunu eğlence edinecek kadar acizsin. Muhtaçsın. İnsanlara muhtaç bir zavallısın."
"Sus! Yeter!"
Üstüme yürüdüğünde ne yapacağını kestiremediğinden korkmuştum, ayrıca bu cesaret nereden geliyordu bilmiyordum. Sanki binlerce yağmur damlası biriktirmiş ve sonunda bir fırtına başlatmış gibiydim. Susmak bilmiyordum.
"Korktun çünkü, değil mi? Gerçeklerin yüzüne çarpılması korkuttu seni! Ruhunda bir yere değdi söylediklerim. Acıttı canını. Her dakika başı da acıtacak böyle devam edersen. Karşında bir insan var, sabır taşı değil."
Bana öfke ile, kin ile baktı ve "Bu burada bitmedi," diyerek hırsla ortamı terk etti. Berk de peşi sıra şaşkınca gittikten sonra fark ettim toplanan kalabalığı. Kendimden geçmiştim ve görmemiştim ama insanlar beni izliyor ve beni dinliyordu.
Birkaç ıslık ve alkış koptuğunda kaşlarım çatıldı, kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. İnsanlar garipti, düzenden hoşlanmadıklarını söyler bir şey yapmaz; yapan olunca da desteklemekten çekinmezlerdi. Olaylar unutulunca eski yaşamları onları incitmezdi. İnsanlar garipti.
Çünkü insanlık can çekişiyordu.
O kalabalığın içinde bir yüzü net şekilde seçtim. İçimden güzelliğine ağlamak geldi. İlerledim. Ben yürüdükçe kalabalık geçmem için yol açtı ve o, beni beklemeye devam etti. Yanına vardığımda hâlâ gururla, şefkatle, merhametle gülümsüyordu.
Kollarımı bedenine sardım, başım göğsüne düştü. Kokusunu içime çekip akan yaşlarım arasında "Teşekkür ederim," diye fısıldadım. Aldığım cevap saçlarıma bırakılan minik bir buse ile yaptığım gibi, çelimsiz bedenime sarılan kollardı.
-
Dönüyorum diyen ben yıllar sonra bölüm atar. Bu satırda bu saçmalığa gülüp kızabilirsiniz wpwlğwlşw
Ama bu sefer kesin döndüm. Sadece buna odaklanacağım, birkaç bölüm var hazırda. Tamamen buna güveniyorum :D