xxxıv [son]

45 4 66
                                    

Cornelis: Hazır mısın? (23.32)

Okuduğum mesajla midemde uçuşan kelebekleri hissettim. Gerçeklerdi, aksi halde bu hissin nasıl açıklaması olurdu bilmiyordum.

Arel aşağıdaydı, bahçede beni bekliyordu. Babamdan zor da olsa izin almıştım ve onunla biraz yürüyecektik. Yeni yıla birlikte girmek istiyorduk. Babama onunla mutlu olduğumu söylemem her şeyi çözmüştü.

Babam yalnızlığımı biliyordu, acıyan yaramı biliyordu -ve onunla artık acımadığını da.

"Ben çıkıyorum!" diye bağırdım salona. Annemin umrunda olmayacağına emindim, babamın haberi olsa yeterdi.

"Dikkat et kendine kızım."

"Ederim."

Kapıyı açmış botlarımı giymeye çalışıyordum ki şaşırtıcı şekilde annemin sesini duydum.

"Dikkatli ol."

Kalbim hızla çarparken bir an için yere düşeceğimi sandım, annem beni umursuyordu. Bu gerçek miydi?

"Olurum." dedim ama sesim salona ulaşmış mıydı emin değildim. Benimle diyalog bile kurmayan bu kadın beni umursuyor muydu? Bayılabilirdim şuracıkta.

Kapıyı hızla kapatıp koşar adımlarla aşağı indim. Arel oradaydı, beni bekliyordu. Bu sefer dikkatli adımlarla ona ulaştım, kar ara ara yağmaya devam ediyordu ve yer şu an ince, beyaz bir örtüye ev sahipliği yapıyordu.

"Güzel Açelya'm." diye mırıldandı kollarımı boynuna dolarken. Gülümsedim. Onu seviyordum, bana hitabını seviyordum, sesini ve gözlerini seviyordum.

"Cornelis... Neler olduğuna inanamayacaksın!"

"Anlat bakalım."

Sonuç olarak kaldırımda yürümeye başladığımızda olanları anlatmaya başladım, annemin birkaç gündür bana öncekine kıyasla ne kadar iyi davrandığını anlattım. Her ayrıntıdan bahsettim ve sıkılmadan dinledi beni.

Bittiğinde "Buna çok sevindim işte," dedi. Bunu görebiliyordum. "Annenle durumunuzun düzelmesini o kadar istiyorum ki. Anlattıklarına bakılırsa sana yaklaşmak istediğini düşünüyorum."

"Umarım böyledir, yanılmıyoruzdur."

Merkeze yaklaşmıştık, geç saat de olsa yıl sonu gecesi olduğundan sokaklar kalabalık sayılırdı. Şehrin büyük parklarından birine gelmiştik, hareketli bir müzik açıktı. Sesi takip ettiğimde bir köşede gruplanmış gençleri gördüm.

"Açelya?"

"Arel?"

"Dans etmeyi sever misin?"

"Yani.. bilemiyorum." Pek dans etmezdim, ettiğimde ne hissettiğimi hatırlamıyordum o yüzden. "En son ne zaman dans ettim onu da bilmiyorum."

Kahkaha attığında ben de gülmeden edemedim.

"Gel o zaman."

Elini uzatıp reverans yaptığında yeniden güldüm ve elimi korkusuzca uzattım, tuttum. Beni bir anda kendine çekti ve dansa başladı, hızlı müziğe uymaya çalışıyordu. Ben de kendimce hareketler yaparak ona uymaya çalışıyordum.

Kendimi o kadar hafif ve neşeli hissediyordum ki sonsuza kadar onunla bu parkta dans edebilirdim.

"Bu çok güzel..." diyebildim kendimi zorlayarak. Mutluluk beni mest etmişti.

"Bence de."

Bakışlarımız kilitlenmişti, artık nereye bastığımı bile fark etmiyordum. Aramızda oluşan bu özel alanı algılayabiliyordum. Diğer insanlar silinmişti sanki, gözlerim bir onu duyuyor kulaklarım bir onun sesini duyuyordu.

acıyor canı saat 23.32'deHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin