Ne olduğunu hatırlamadığım rüyamın ortasında telefonumun çalmasıyla uyanmak zorunda kalmıştım. Zorla da olsa bulup açtım, arayan Arel'di yanlış görmediysem.
"Arel?"
"Açelya'm!" Sesinin benim uykulu sesime zıt olarak heyecanla çıkması biraz yardımcı olmuştu ayılmama. Oturdum ve saçlarımı geriye attım. "Ne olduğuna inanamayacaksın!"
"Ne oldu?"
Bir sessizlik karşıladı beni. Kısa süre sonra konuştu.
"Yoksa uyuyor muydun hâlâ?"
"Evet."
"Saat bir oldu," dediğinde telefonu kulağımdan çekip saate baktım, gerçekten bir olmuştu.
"Bilmem, uyuyordum. Tatil ya."
"Öyle ama kaçıracaksın."
"Neyi?"
"Pencereden baksana."
Hızla kalkarken yorganıma takılıp düştüm. Kafam acısa da kendimi toparladım ve telefonu düştüğü yerden aldım.
"Kusura bakma, düştüm," dedim acıyla. "Kafamı da vurdum."
Güldüğüne ben de güldüm ve dediği gibi pencereye gittim.
İşte bu çok güzeldi.
Muhtemelen gece kar yağmıştı, her yer bembeyazdı. İnsanlar dışarıda karla oynuyordu, sesleri şimdi ayırt edebiliyordum.
"Bu çok güzel," diyebildim. Kar yağması her zaman hoşuma gitmişti ama birikmiş kar görmek de çok güzeldi. Yumuşacık bir oyuncaktı benim için her zaman, anneme karşı çıktığım tek konu saat ne olursa olsun karın yağışına denk geldiğimde kendimi dışarı atmamdı.
"İnsene, biz de oynayalım."
"Biz mi? Burada mısın?"
"Beni görmedin mi?" Sesi şaşkındı ama kırgın değildi. "El salladım o kadar, seni zalim."
"Fark etmedim ki." Şimdi benim de sesimde heyecan vardı. "Kar beni büyüledi sanki. Hemen geliyorum. Aç mısın, bir şeyler getireyim mi?"
"Değilim. Sen gel yeter."
"Geliyorum, görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapar kapamaz yatağa fırlattım ve sevinçle yerimde zıplamaya başladım. Kar yağmıştı ve Arel buradaydı. Hayatımın en güzel günlerinden biri olabilirdi.
Banyodaki işlerimi hallettikten sonra hemen giyindim ve mutfağa geçtim. Dolaptan sandviç malzemeleri çıkardım bulduklarım arasından ve oturup yemeğimi yedim. O sırada annem girdi mutfağa.
Hiçbir şey söylemedim, söyleyecek bir şeyim de yoktu zaten. Böyle anlarda o izin yandığını hissediyordum, sanki kalbim orada atıyordu.
"Dışarı mı?"
"Evet."
"Sen kar seversin."
"Evet."
Şaşırmıştım, bunu hatırlayacağına ihtimal vermezdim.
"Ben de nefret ederim."
Susmayı seçtim, ben de bunu biliyordum.
Dolaba bakarken ben zorla da olsa son lokmayı ağzıma tıkıştırdım ve odama gittim. Bir dakika daha katlanamayacaktım ona ve bu haline.
Ve birkaç dakika sonra aşağıdaydım.
Apartmanın bahçesinin dışında, duvarın dibinde durmuş sokakta eğlenen insanları izliyordu. Muhtemelen kapının sesini duyunca bu tarafa baktı ve gözlerimiz birbirini buldu. Gülümseyip koştum ona doğru.