Tam bir hafta. Dile kolaydı fakat o yazmayınca zordu. Birkaç güne alışmıştım, inanamıyordum.
Acıyordu canım saat 23.32'de, gözlerim bir aptalı arıyordu ancak yoktu. Bunu ben istemiştim, öyleyse mutlu olmalıydım fakat neden bir yangın hissediyordum yüreğimde?
Yazmalı mıydım?
Yazsam.. ne yazacaktım?
Yüzünü bile hatırlamıyordum, sınıfları dolaşsam da bulamazdım kim olduğunu. Bir dakika.. bunu istiyor muydum ki düşünmüştüm?
Açelya: Vazgeçeceğini ima etmiştim, yanılmamışım.
Açelya: Bir kez daha gerçekleri yüzüme vurduğun için teşekkür ederim, kalkanlarıma bir yenisi daha eklendi.
Açelya: Hoşça kal.
Çok saçma bir konuşma olmuştu ama birkaç saniyeye telefonum titrediğinde şok içerisinde baktım ekrana.
Aptal: Vazgeçtiğimi de kim söylemiş?!
Aptal: Sevgin hâlâ yüreğimde kor hâlinde; seni ilk görüşümdeki gibi, kalbimde tahtını bin bir hevesle inşa etmeye başladığımdaki gibi.
Aptal: Sadece sana biraz zaman vermek istedim, bana yazacağını biliyordum.
Aptal: Seni senden iyi tanıyorum güzel Açelya, her ne kadar beni görmesen de.
Açelya: Kimliğini ifşa etmiştin. Artık seni tanıyorum.
Aptal: Öyleyse yarın öğle arası, 11-E'de buluşalım. Orta destenin 3. sırası, cam kenarı sıram. Elimde de Siyah Lale olacak, sen yanıma oturana kadar onu okuyor olacağım.
Gidemeyecektim, ikimiz de biliyorduk.
Ayrıca.. ben 10. sınıftım. Benden bir dönem büyük müydü?! Belki de acınacak hâlim dönem fark etmeden yayılmıştı.
-
Godomozdom okomoz do boloyordok. Empati yeteneğim olmasa çarpacağım ağzına Açelya kızım, ayrıca heee büyük ne var olamaz mı Allah Allah. Çıldırtma beni len