"Efendim? ... Biliyorum, bugün cuma bebeğim. Baban seni almaya geliyor..."
Jisung, duyduğu ve sessiz konuştuğu için yarım yamalak anladığı cümleyle gözlerini kocaman açmış, başını yasladığı camda öne doğru eğilmek istese de mahremiyete saygı duymaya karar vermişti. Minho gülerek bir şeyler daha söyledikten sonra telefonu kapatıp, durakları gösteren ekranı kontrol ettikten sonra derin bir nefes almıştı.
"Pekala, üç durak kaldı." Yüzünü sıvazladığını görmüştü Jisung. Oturduğu koltukta öne doru kayarak Minho'nun kulağına fısıldadı. "Evlenmek için henüz erken değil mi?"
"Ne?"
"Baba olduğunu söyledin." Minho kaşlarını çatarak arkasına doğru döndüğünde burun buruna gelmeleriyle Jisung hafifçe geri çekildi. "Anlatmayacaksan açıkça söyle. Zaten kalbimi kırmaya alıştın." Jisung, meraktan çatlasa da Minho'nun onu kırdığı gerçeğini tekrar kendine hatırlatıp sınırı geçmemeye özen gösterirken Minho göz devirip önüne dönmüştü.
"O aptal siteye herhangi bir şey yazarsan öldün bil, Han Jisung."
"Böyle bir şey aklımdan bile geçmemişti." Jisung arkasına yaslanırken, bir haftanın sonunda bitmesine sevinecek hevesi bile kalmadığı için üzgündü. Minho ona oldukça sert davrandığı için sürekli nefesinin sıkıştığını hissediyordu. "Sadece merak ettim, bir çocuğun mu var diye." Minho hiçbir cevap vermediğinde Jisung başını cama yaslayıp yolu izlemeye başladı.
Birkaç ders önce Minho onu çok konuştuğu için azarlamıştı ve o bunu unutup her merak ettiği şeyi sormaya devam ederken gururu sonunda aklına gelebilmişti. Kulaklığını takarken Minho'nun ayağa kalktığını görse de umursamamıştı.
Minho, kapıya ilerlemeden önce dönüp Jisung'a doğru konuştu. "Biyolojik olarak hayır." Herhangi bir cevap beklemeden otobüsten indiğinde Jisung ona cevap verdiği için mutlu olmuş, yolu gülümseyerek izlemeye başlamıştı.
İnmesi gereken durağa geldiğinde hızla inip, ve ulaşmış, kapıdan girdiği gibi annesine sıkıca sarılmıştı.
"Bugün güzeldi sanırım?" Jisung omuz silkip çantasını çıkarmış, montuyla beraber ikisini odasına atıp salona geçen annesinin kucağına yatabilmek için pijamalarını giyip hızla salona geçerken annesi konuşmuştu. "Baban akşam geç gelecekmiş." Jisung onu onaylarken kitap okuyan annesinin elindeki kitabı kenara bırakıp kadının kucağına yatmış ve annesinin beline sarılıp yanağını kadının karnına yaslamıştı.
"Minho var ya..."
"Analata anlata bitiremediğin kaba çocuk." Jisung başıyla onayladı. "Ne yaptı yine? Kalbini kırmadığı gün yok, okula gitmeme de izin vermiyorsun."
"Çocuk muyum ben gelip savunacaksın, anlaşıyoruz kendi aramızda. Dur ya ne anlatacağımı unuttum." Kadın oğlunun saçlarını okşarken gülmüş, sonra ciddileşmişti.
"Geçen gün aile grubuna yazdığın şeyin açıklamasını yapmadın hala, unuttum sanma."
"Çok açık değil miydi?" Jisung gözlerini annesine dikerken kadın oğlunun ensesindeki saçlarla oynadı.
"Çok açıktı ama asıl olay hemcinslerinden hoşlanman veya karşı cinsten hoşlanman değil. Kendine güvenerek karşımızda bunu söyleyebilmeni istiyorum." Jisung gülümseyerek annesine daha sıkı sarılıp gözlerini kapatmıştı.
"Anne, ben galiba Minho'dan hoşlanıyorum."
"Hadi oradan, o kaba çocuk hayatta olmaz. Bence onu merak ettiğin için öyle sanıyorsun."
"Psikoloji mezunu olman hiç hoş değil ama evet böyle bir ihtimal de var." Kadın gülerek oğlunun saçlarıyla oynarken Jisung başını annesinin bacaklarından kaldırıp dizlerinin üzerinde oturdu koltukta. "Anne."
"Efendim oğlum?" Kadın oğluna dikkatle bakarak dirseğini koltuğa yaslarken Jisung dizlerini altından çıkarıp kollarını onlara sararak göğsüne çekti.
"Bir insan bu yaşta baba olabilir, değil mi?"
Kadın kaşlarını çatarak oğluna baktı. "Konu nereye gidiyor?"
"Ya dur hemen yanlış anlıyorsun. Minho birine babalık yapıyor ama biyolojik banası değil, nasıl olur ki bu?" Kadın yumruğuna başını yaslayıp parmaklarıyla tek tek saymaya başladı.
"Yakın bir arkadaşı kazara hamile kalmış olabilir, o çocuğa babalık yapıyordur belki. Ya da biyolojik olarak öyledir ama sana yalan söylemiştir. Koruyucu aile olma ihtimali de var ama yaşınız henüz tutmuyor buna-" Jisung annesinin cümlesini kesti heyecanla.
"Minho 19 yaşında."
"Bunu beden merak ettin bu kadar?"
"Belki de bu yüzden kaba davranıyordur anne? İnsanlardan saklanıyor veya birini insanlardan koruyor olabilir." Kadın oğlunu başıyla onayladı. "Öğreniyorsun çok yönlü düşünmeyi."
"Kişisel gelişimimi boş verip soruma cevap versene ya, psikologdun sen!"
"Canım psikologdum, kahin değil. Ne bileyim Minho'nun çocuğunun nasıl çocuğu olduğunu? Uzak dur ondan ayrıca, çocuğu varsa bu çok karaktersiz bir davranış olur." Jisung dudak büzerken kadın oğluna bakarak ofladı.
"İyi, yap ne istiyorsan. Akşamına gelip bana ağlarsan bozuşuruz."
"Hani anne desteği?" Kadın kollarını açtığında Jisung ona yaklaşıp sıkıca sarılmış, gülümsemişti.
"Anne, Minho çok yakışıklı."
"Hyunjin, Jeongin, Seungmin, Chan ve Felix'in sana harika davrandığını söyledin, onlardan biri ilgini çekse olmaz mıydı?" Kadın söylenirken Jisung geri çekilip tek tek parmaklarıyla saydı.
"İlk olarak, Felix Changbin'e yanık. İkinci olarak Jeongin ve Hyunjin birbirlerine açılamayan aptal aşıklar. Chan ve Seungmin hakkında bilgim yok, bir haftadır da Changbin'le hiç konuşmadık ama dediklerine göre o da Felix'ten hoşlanıyormuş."
"Sen de Seungmin ve Chan varken gittin Minho'yu buldun, öyle mi?" Jisung omuz silkerken dudak büzmüştü. Kadın göz devirip oturduğu yerden kalktı. "Yemek yapmaya gidiyorum."
"Pizza?"
"Pizza yapacağım dedim ya, üç gündür başımın etini yiyorsun pizza diye." Jisung zafer gülüşüyle odasına geçerken telefonunu sessize almış, laptopından ders videosu açıp aklına gelen quiz'le yüzünü buruşturmuştu.
Namjoon hoca, pazartesi gününe kadar herkesin iyi çalışmasını, quiz yapıp bu dönemin performans notu olarak gireceğini ve Jisung'ın önceki konulara da sıkı çalışmasını söylemişti. İkinci dönemin başından itibaren sorumlulardı ve Chan ona notlarını ve iyi anlatan youtube videolarını gönderse de kendine güveni sıfırdı.
Akşam yemeği hazır olana dek çalışmış, annesinin film izleme teklifini geri çevirip odasına geçerek ders çalışmaya devam etmişti.
Bir süre sonra anlamadığını fark edip ağlaya ağlaya ders çalışırken çıktıdan aldığı kağıtların ıslanmasına sinirlenmiş ve kalkıp yatağını yastığını tekmeleyerek kendini yorganın üstüne bırakmış, uyumaya başlamıştı.
Sabaha karşı uyanıp masaya tekrar otururken bütün hafta sonunu nefes almadan matematik çalışmaya ayırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent° [ MinSung ]
FanfictionYaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış atıp derin nefes almıştı. "Pekala, işte başlıyoruz." Jisung gülümseyerek etrafa bakınıp okulun bahçesine ilk adımını atmış, ardından hızlı adı...