Basketball ²³

6.1K 717 336
                                    

"Felix!"

"Sonunda gelebildin! Başladılar bile." Jisung koşarak arkadaşına sarılırken göz ucuyla sahaya dönmüştü.

Chan'ın özründen sonra, Minho ve Chan'ın arası fazla iyi olmasa da diğerleri oldukça iyi anlaşmaya devam etmişlerdi. Seungmin biraz taraf tutuyordu ama Jisung buna bozulmuyordu.

Bulundukları ilçenin meydanındaki, bir otobüs uzaklıktaki bir basketbol sahasında yarış yapacakları okullardan biriyle kapışıyorlardı.

Jisung basketbol sahasının yanında kalak iki katlı banklardan birinin üstüne oturmuş, sessizce izlemeye başlamıştı.

Minho, Changbin, Chan, Hyunjin ve ekstra olarak Jeongin'le Seungmin sahadaydı.

"Changbin'den hala tırsıyorum."

"Tanısan seversin, ama yaklaşmayı başarman gerekiyor. Eğlenceli biri." Jisung sahaya odaklanmışken Felix iç çekerek suyundan içmişti.

Jisung, Minho'nun attığı üçlükle yerinden kalkarak tellere gelmiş, elleriyle onlara asılırken bağırmıştı. "Kimin sevgilisi be!"

Sahadakiler ona dönerken Hyunjin kahkaha atmıştı. Minho gülümseyerek sahanın kenarına gidip ellerini Jisung'ın ellerinin üzerine koyarak tellerin arasındaki boşluklardan birine yaklaştı. "Öpücük?"

Jisung gülerek dudağını öne uzattığında Minho onu öpüp geri çekildi. "Burada durma, tel olsa da kafana hızlı vurabilir. Felix'in yanına geç." Minho hızlıca bir öpücük daha alıp geri çekilirken Jisung onu onaylamış, Felix'in yanında ayakta durmaya başlamıştı.

Minho saçlarını geriye itip maça geri dönmüş, Hyunjin'le paslaşarak onun basket atmasını sağlamıştı.

Yarım saat kadar sonra belirlenen hedefe 'atan kazanır' kuralıyla devam edilmişti.

Jisung yine tellerin dibine gelirken terlemiş ve nefes nefese koşturan gençlere tezahürat yaparken Felix de yanına gelmişti. Aynı anda omlardan topu alan kimse ona tezahürat yapıyorlardı.

"Jeongin! Hadi! Arkanda arkanda pasla çabuk!"

"Susun lan!" Jeongin bağırarak elindeki topu Hyunjin'e pas verirken Minho gülmüş ve Hyunjin'in atacağı basketi beklerken ona koşanları engellemeye başlamıştı.

Hyunjin'in artığı top potada dönüp çıkarken Chan topu yakalamış ve beklemeden zıplayarak basket atıp, Seungmin'e sıkıca sarılarak oldukları yerde zıplayarak dönmeye başlamıştı.

"Aldık!" Felix heyecanla Jisung'a sarılırken Jisung onun elinden tutup sahanın kapısından içeri girmelerini sağlamış, koşarak Minho'nun kolları arasına girerek nu sıkıca sarmıştı.

"Yaşasın!"

"Benden çok sevindin."

"Çok havalıydın, canım aşkım." Jisung kıkırdayarak konuşup başını kaldırırken Minho dudaklarına ufak öpücükler bıraktı. "Terliyim, sonra sarılırız."

"Bana ne terliysen? Sarılacağım işte." Jisung daha sıkı sarılırken Minho'nun yanlarına gelen arkadaşlarına beşlik çaktığını görse de ayrılmamış, gence sımsıkı sarılmıştı.

"Burada kazanmanız piste kazanacağız anlamına gelmiyor, orospu çocukları."

"Bas git Yedam." Hyunjin, sevgilisini kolunun altına alırken konuşurken Jisung küfre çok takılmıştı. Minho'dan ayrılıp ellerini beline yerleştirerek Yedam denen çocuğun önünde durdu. Herkes onu izliyordu.

"O çok kötü bir kelime. Ayrıca buradaki hiç kimsenin annesi kendini satmıyor." Hyunjin, Chan ve Changbin gülmemek için dudaklarını birbirlerine bastırıp başka şeylerle ilgilenir gibi yaparlarken Jeongin elini alnına vurmuştu. Felix Minho'yu dürttü. "Durdur şu salağı."

"Öyle mi küçük sürtük?" Minho kaşlarını çatarak ilerlerken Felix az önce onu dürtmemiş gibi kolunu tutmuştu. Kavga çıkarsa hiç iyi olmazdı.

"Ağzın çok bozuk. Tanrı kaybetmenizi istemiş olmalı, pis ağızlı." Yedam, gülerek gencin üzerine yürürken Seungmin araya girip Yedam'ı iteledi.

"Git hadi. Bitti işiniz."

"Bu burada bitmedi, küçük sürtük." Jisung ona orta parmağını kaldırdığında Yedam dilini ağzının içinde yuvarlayarak sahadan çıkmıştı.

"Aklını mı kaçırdın?" Seungmin nefesini bırakarak arkadaşına bakarken Jisung omuz silkip kollarını çaprazladı. "Size çok kötü bir laf söyledi neden ses çıkarmıyorsunuz?"

"Biz de onlara diyoruz çünkü, tatlı çocuk." Changbin alayla konularak sahanın kenarındaki çantasını almaya gidince Jisung Minho'ya döndü. "Sen de mi diyorsun?"

"Bazen. Ama ailelerine değil direkt onlara söylüyorum." Jisung başıyla onaylayarak Minho'nun elini tutarken Chan konuştu.

"Ben ısmarlıyorum!"

"Sekiz kişiye, emin misin?" Hyunjin alayla konuşurken Jeongin'e kendi hırkasını giydirmiş, çantasını omzuna alarak ellerini birleştirip kapıya yürüdü. "Yolun karşısındaki McDonalds mı?"

"Evet!" Chan çantasını toparlarken bağırınca Jeongin ve Hyunjin oraya gitmeye başlamışlardı. Changbin de sahadan çıkarken Jisung tek eliyle Felix'i ittirdi.

"Yanına git ve tebrik ederek konuşma başlat!"

"O kadar kolaydı!"

"Kolay tabii, insan yemiyor, git hadi!" Felix derin bir nefes alarak yürürken mırıldanınca Minho ve Jisung gülmüştü. "Ters teperse seni tekmelerim."

Onlar da gözden kaybolurken Minho sevgilisinin boştaki elini de tutup onu önüne çekerek alnını alnına yasladı.

"Geç kaldın."

"Burayı bulmam uzun sürdü, beni alsaydın böyle olmazdı." Jisung mızmızlanırken Minho dudağına minik bir öpücük kondurdu. "Ucu ucuna yetiştim, seni alamazdım."

"Sorun değil ama başından beri izleyemediğim için üzgünüm biraz."

"Okulda dörde dört ayrılır oynarız, telafi olur." Jisung başıyla onaylayıp dudaklarını birleştirirken Minho onun bir elini bırakıp dudaklarını yavaşça öpmeye başlamıştı.

"Keyfinizi bölüyorum ama..." Seungmin, deklanşör sesiyle aynı zamanda konulurken Jisung ona dönmüş, kamerayı işaret etmişti. "O fotoğrafı istiyorum."

"Beşe okuturum."

"Kameranı kırarım. Ver lan fotoğrafı." Jisung çemkirirken Minho gülerek yerden çantasını almış, Jisung'ın elini kavrayıp onu sahanın dışına sürüklemeye başlamıştı.

"Sitede paylaşırım!"

"Ama-"

"Bırak paylaşsın." Minho, sessizce konuştuğunda Jisung ona dönüp gözlerini kısarak baktı. "Çabuk ikna oluyorum."

"Aşık mısın bana?" İkisi de kahkaha atarken Jisung elini daha da sıktı. "He, aşığım sana."

Silent°  [ MinSung ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin