Jisung, annesinin hazırladığı yemek kaplarını almış, birinin üzerine post it yapıştırmıştı.
Hyunjin'e dün için söz verse de keki dün yapmıştı çünkü bugün Minho oğlunun yanına gidecekti, küçük Lee Yuki'nin de yemesini istiyordu.
Okula girmeden önce iki tane meyve suyu almış, Minho'nun çantasına koyacağı karton poşetin içine tekini atıp okula girmişti.
Hyunjin ona gülümsediğinde o da koşarak yanına gitmiş ve sırtını dönmüştü. "Çantamı alıp en üstteki kabı alsana."
"Sana da günaydın Jisung."
"Günaydın, günaydın. Al hadi şunu." Hyunjin gülerek kabı alıp çantayı kapattığında Jisung gülümsedi. "Afiyet olsun!"
"Gel, kaçma!" Jisung geri geri adımlarken tam koşmaya başlayacakken Hyunjin çantasından yakaladığınsa kedi gibi enselenmiş ve kaçamamıştı. Jeongin, Felix ve Seungmin haline gülerken Hyunjin elindeki poşeti işaret etti. "O ne?"
"Minho'ya."
"Yüzüne bakmıyor, yaptığın keki mi alır?" Seungmin göz devirerek konuşurken Jisung omuz silkti.
"Çantasına gizlice bırakacağım zaten ki."
"Sen ölmeyi bayılmak sanıyorsun." Felix başını 'umutsuz vaka' dercesine iki yana sallarken Jisung dil çıkardı.
"Size ne kardeşim, size ne? Belki ölmek istiyorum belki heyecan arıyorum? Hyunjin, kedi tutar gibi şey yapıyorsun bıraksana." Hyunjin çocuğu bıraktığında Jisung üzerini düzelterek okula girmişti.
Öğle arasına kadar Minho yerinden bir kere dahi kalkmazken Jisung çantasına keki nasıl bırakacağını hesap ediyordu, bir türlü bırakamamıştı.
Jisung yavaşça Hyunjin'i dürtüp sırasının altını işaret ederken Hyunjin omuz silkmiş, gülerek önüne dönmüştü.
Jisung arkadaşını tekrar dürttüğünde Hyunjin yanına gelen sevgilisiyle Jisung'a nispet yaparcasına sırasından kalkarken Jisung dudak büzdü.
Seungmin, haber yapabilmek için bütün okulda turlamaya karar verirken Chan da peşine takılmıştı. Frlix kendi halinde yemek yerken Changbin sıralarına doğru geliyordu.
Hala onunla 'günaydın' diyaloğundan başka diyalog kurmaya fırsatı olmasa da şu an Minho'yu sınıftan çıkarmasından başka hiçbir şey istemiyordu.
"Minho, kıçın yapıştı sıraya kalk yürüyelim biraz."
"Enerjimi okul çıkışına saklıyorum, bas git Changbin." Jisung omuzlarını düşürürken defterine dönüp notlarını okuyormuş gibi yapmaya başladı.
"Sokarım tribine, kalk lan. İki gündür kaya gibi oturduğun yerden kalkmıyorsun kim canını sıktıysa indirelim aşağı bu ne böyle ya? Açım ben oğlum, kalk hadi." Minho oflaya oflaya yerinden kalkarken Jisung geçmesi için tan dönmüş, Changbin'le beraber ikisi sınıftan çıkınca zafer gülümsemesiyle kek ve meyve suyu olan paketi gencin çantasına bırakmıştı. Derin bir nefes alıp yerinden kalkarak Felix'in yanına gittiğinde Felix güldü.
"Aklına koyduğunu yapıyorsun."
"Ya, yapamayacağım diye çok korktum. Changbin'i sevmeye başladım bir anda."
"Şeytan tüyü var, şeytan. İster misin?" Felix kaşıktaki salatayı arkadaşına uzattığında Jisung ağzını açmıştı. Sabah, hep beraber kahvaltılarını kekle yaptıkları için yemekhaneye inmek istememişti hiçbiri.
"Ya okul bitmeden görürse?"
"Bunu hiç düşünmedim." Jisung kararsızlıkla arkadaşına bakarken Felix dudağını dişledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent° [ MinSung ]
FanfictionYaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış atıp derin nefes almıştı. "Pekala, işte başlıyoruz." Jisung gülümseyerek etrafa bakınıp okulun bahçesine ilk adımını atmış, ardından hızlı adı...