"Minho!" Jisung koşarak gence yetişip, nefesini düzeltirken elindeki poşeti uzattı.
"Bu ne?"
"Hediye." Jisung sonunda doğrulup derin bir nefes alarak poşete garip bakışlan atan gencin elini tutarak poşeti eline tutuşturdu.
"Ne hediyesi?"
"Yuki'ye doğum günü hediyesi. Sana değil, Yuki'ye verdiğim için almak zorundasın." Jisung ellerini çekip, gelen otobüse kartını basarak binerken Minho da arkasından bindi.
"Teşekkür ederim." Gülümsüyordu. Oldukça keyifli bir şekilde teşekkür etmişti. Jisung da gülümserken başını eğip ensesini kaşıdı, ikisi de ayakta duruyordu.
"Rica ederim. Sanırım hediye oğluna olduğu için sana ne olduğunu söyleyebilirim." Minho başıyla onaylamış, duyması için olumlu bir mırıltı çıkarmıştı.
"Annem bu fikri verdi, bu yüzden Yuki'ye çocukken giydiğim montu hediye ediyorum. Merak etmez yeni gibi. Sadece güzel hatıralar dolu ve umarım o montu daha güzel hatıralarla eskitir." Minho gülümseyerek rengarenk kurdelelerin gözüktüğü kutuya baktı, oldukça hoş bir dilekti.
"İşin var mı?"
"Hayır, eve gidip yatacağım." Jisung arkasındaki demire yaslanırken Minho tekrar konuştu.
"Yuki'yle tanışmak istediğini söylemiştin." Jisung gözlerini kocaman açarken Minho devam etti. "İstersen bugün onunla tanışabilirsin."
"Gerçekten mi?" Minho başıyla onaylarken Jisung cebinden telefonunu çıkardı. "Tabii ki isterim. Çok isterim, yaşasın!" Telefonunu kulağına koymuş, alo bile demeden konuşmuştu. "Anne kuş! Ben Yuki'yle tanışmaya gidiyorum. Akşama doğru görüşürüz." Bir süre cevabı dinledikten sonra onaylayıp kapatmıştı. Minho gülerek ona bakıp duracak düğmesine uzanarak bastıktan sonra Jisung'la beraber durakta indi.
"Çok heyecanlı!"
"El kadar çocukla tanışacaksın alt tarafı."
"Sus, ne bilirsin sen bir aydır kendini sevdirmeye çalıştığın insanın oğluyla tanışmak nasıl bir duygu?" Jisung ellerini birbirine sürterken Minho onu yolun üzerindeki bir pastaneye çekip küçük bir pasta ve plastik çatal bıçak almış, ardından yetimhaneye yürümeye devam etmişti.
"Baba!"
"Ay çok şirin. Yanağa bak."
Minho, aynı anda konuşmalarına gülerken elindekileri Jisung'ın eline tutuşturup kapıdan içeri girdi. Jisung dışarıda onu beklerken Minho oğlunu yerden kucağına alıp, boynunu ve yanaklarını öperek saçını okşadı.
"Merhaba beneğim."
"Merhaba babacım. Arkadaşın mı geldi?"
"Hm, arkadaşım geldi. İki-üç saat sonra geri geliriz, Hyerin Hanım." Kadın onu onaylarken Minho oğluyla beraber dışarı çıkmış, yumuşak yanağını öpücüklere boğarken oğlunun gülüşünü dinliyordu.
Jisung, gülümseyerek onları izlerken Minho karşısında durup oğluna onu gösterdi. "Okuldan arkadaşım, Jisung. Bu da biricik oğlum Yuki."
"Tanıştığıma memnum oldum Jisung Bey." Yuki gülümseyerek elini uzatırken Jisung elini sıktı. "Ben de tanıştığıma memnun oldum Yuki bey. Bana adımla seslenir misin? Ben de sana Yuki diye sesleneyim."
"Seslenebilir miyim baba?" Minho gülümseyerek onaylarken Yuki büyüğüne geri döndü.
"Olur, Jisung."
"Teşekkür ederim, çok naziksin Yuki." Minho, bu garip diyaloğa gülerken başıyla ilerideki parkı işaret etti. Jisung onu onaylayıp, yol boyu Yuki'yle Unicornlar hakkında konuşurken Minho ikisinin sohbetini keyifle dinlemişti. Her geldiklerinde oturdukları gibi masalardan birine oturduklarında Minho sırt çantasını açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent° [ MinSung ]
FanfictionYaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış atıp derin nefes almıştı. "Pekala, işte başlıyoruz." Jisung gülümseyerek etrafa bakınıp okulun bahçesine ilk adımını atmış, ardından hızlı adı...