''Jisung hazırsan gidelim mi?'' Jisung, parmağını mermerden çekerek başıyla onaylarken derin bir nefes almış, cebindeki anahtarı kontrol ederek buruk bir gülümseme sunmuştu.
''Minik bebeğin artık reşit oldu ve babasının mirasını teslim etme vakti geldi. Onu güzelce büyüttük, Minho. Merak etme, koruyup kollamaya ve yol göstermeye devam edeceğim.'' Jisung, kendisini spor arabada bekleyen gencin yanına ilerleyerek gülümsemiş ve ön koltuğa yerleşerek on beş sene önce bugün oturduğu koltukta arabayı tekrar incelemişti.
''Babama ne söyledin?''
''Sır. Sür bakalım. Bebekken gittiğin evi ne kadar hatırladığını merak ediyorum.'' Yuki, gülümseyerek arabayı sürmeye başladı. Haritadan yolu takip ederken, Jisung'ın ağlamamak için üstün çaba sarf ettiğini anlamıştı çoktan.
''Jisung, merak ediyorum da on beş senedir bana babamla alakalı her şeyi anlattın ama ne arabasına ne evine girmeme izin vermedin.''
Jisung, yolu takip eden gence bakarak gülümsedi. ''Eğer yanında ağlasaydım sen nasıl bu yaşında arabasını sürüp evine girecektin? Bacak kadar çocuktun, travma olurdu. Hoş, benden uzunsun artık.'' Yuki gülerken virajı almış, yan yoldan mahalleye girmişti.
''Babama gerçekten aşık olduğunu on beş senedir hissediyorum.''
''Bana baba dememeni, babana aşık olmana veriyorum Lee Yuki.'' Yuki, kıkırdarken Jisung başıyla evi işaret etti. ''Şu apartman.''
''Sanırım hatırlıyorum. Mutfakta birbirimizi mi gıdıklamıştık?''
''Hm, onun gecesi de sen gördüğün her şeye iyi geceler demiştin ve Minho kalanını devam ettireceğini söylemesine rağmen ettirmemişti.''
''Hain.'' İkisi de acı dolu gülüşlerini dakikalardır içinde durdukları hareketsiz spor arabaya bırakırken ilk inme cesaretini gösteren Yuki olmuştu. Temkinli adımlarla apartmana girmiş, arkasından gelen Jisung'la beraber kata çıkmış ve kapı açılınca boğucu toz kokusunu içine çekmek zorunda kalmıştı.
İkisi de içeri girdiğinde Jisung kapıyı kapatıp camlara yöneldi. Perdeleri ve camları açtıkça zihnine dolan bir dönemlik hatıralar boğazını düğüm düğüm ederken yaptığı tek şey gülümseyerek enerjik görünmeye çalışmaktı.
''Bu eve sadece bir kere gelmiş olmam canımı sıkıyor. Sence dileğimi sesli söyledim diye mi oldu?'' Jisung, acıyla konuşan gence bakarken dolan gözlerine rağmen gülümsemişti. Diliyle dudaklarını ıslatıp alt dudağını ısırdı.
''Sadece bir hurafe. Ben ve hurafelerim.'' Jisung, dün gibi hatırladığı anılarının arasına her saniye daha fazla çekilirken çalışma masasının üzerindeki Airpods'la kendini daha fazla tutamamış, bir damlanın düşmesine izin vermişti.
''O günü hiç anlatmadın.'' Yuki elindeki anahtarı Aipods'un yanına bırakırken Jisung acı bir gülümsemeyle iç çekip yanaklarını sildi. İlk ve son karşılaşmaları yan yana duruyordu.
''Airpods'u alabilir miyim?'' Dudaklarının arasından sızan yaşı emip, titreyen dudaklarını ısırırken parmak uçlarını da dudaklarına götürmüştü. ''Tabii. Çalışmıyordur ama.''
''Önemli olan çalışıp çalışmaması değil.'' Jisung Airpods'u alıp cebine bırakırken derin bir nefes alıp koltuğun üzerindeki çarşafı kaldırdı ve oraya oturdu. ''O günü anlatmak içi yetişkin olmanı bekliyordum.''
''Duymadın sanmıştım.'' Yuki, büyüğünün yanına oturup ona doğru dönerken Jisung derin bir nefes almış ve gözlerini kapatarak anlatmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent° [ MinSung ]
Fiksi PenggemarYaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış atıp derin nefes almıştı. "Pekala, işte başlıyoruz." Jisung gülümseyerek etrafa bakınıp okulun bahçesine ilk adımını atmış, ardından hızlı adı...