Giriş Seremonisi

483 50 34
                                    

Bir hatadan dolayı yazılar bitişik gözüküyordu, düzeltmeye çalıştım umarım olmuştur.
İyi okumalar!

Profesör McGonagall sert bir ses tonuyla,"Haydi bakalım, yürüyün!" dedi, iliklerine kadar ıslanmış kalabalığa. "Büyük Salon'a, haydi!"

Utanç ve öfke içerisinde kalabalıkla hareket ettim. Sırılsıklam olmuştum, etrafta birkaç kişi gerçekten Draco ile öpüşüp öpüşmediğimiz hakkında dedikodu yapıyordu. Ders yılı başlangıcı şöleni için dekore edilmiş olan Büyük Salon her zamanki gibi muhteşemdi. Altıntabaklar ve kadehler, masaların üstünde havada süzülen yüzlerce mumun ışığında parıldıyordu. Upuzun, dört bina masası sohbet eden öğrencilerle doluydu; salonun sonundaki beşinci masada ise, yüzleri öğrencilere dönük öğretmenler oturuyordu. Burası çok daha sıcaktı.

Draco ile birlikte diğer masaları seri bir şekilde geçip kendi masamıza yerleştik. Saçlarımı elimde toparlayıp sıktığımda yere neredeyse bir kova su dökülmüştü. Pansy Parkinson'ın masanın diğer ucundan sırıttığını görebiliyordum.

Yeni öğrencileri binalara ayırmaya yarayan Seçme her okul yılının başında yapılırdı, şimdi de hazırlık başlıyordu.

"Umarım kısa keserler," dedi Draco, aniden uzanıp ıslak saçlarımı geriye doğru ittiğinde etrafta birkaç fısıldaşma daha oldu. "Üşüteceksin."

Kızararak geriye doğru kaçmaya çalıştım. "Burası gayet sıcak."

"Açlıktan öleceğim," dedi Crabbe mutsuzlukla boş tabaklara bakarak. Önce bina seçimlerinin yapılması gerekiyordu.

"Pansy'nin kuzeninin de bu yıl Hogwarts'a katılacağını duydum," dedi Goyle, o da açlığını düşünmemek için konuyu değiştirmeye çalışıyor gibiydi.

"Slytherin'e bir öğrenci daha," dedim düşünceli bir şekilde.

"İlle de öyle olmuyor," dedi Draco. "Kardeş de olsalar farklı binalara seçilebilirler. Black ailesinin neredeyse hepsi Slytherin'deydi ama Sirius Black Gryffindor'daydı."

"Malfoy ailesinden Slytherin dışına giden oldu mu hiç?" diye sordum merakla.

Draco gururla göğsünü kabarttı. "Bildiğim kadarıyla hayır."

Öğretmenler masasına baktım. Masada her zamankinden fazla boş sandalye var gibiydi. Elbette Hagrid hâlâ birinci sınıflarla birlikte gölden geçmeye çalışmakla meşguldü; Profesör McGonagall herhalde Giriş Salonu'nun yerlerinin kurutulmasına nezaret ediyordu, ama bir boş sandalye daha vardı. Şimdiye kadar üç sömestrdan fazla dayanan bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmenimiz olmamıştı. Benim favorim açık arayla Profesör Lupin'di, o da geçen yıl istifa etmişti. Muska öğretmeni ufak tefek Profesör Flitwick, Bitkibilim öğretmeni Profesör Sprout'un yanında, bir yastık yığınının üstünde oturuyordu. Yumuşak, gri saçının üstünde şapkası yan yatmış Profesör Sprout, Astronomi bölümünden Profesör Sinistra'yla konuşuyordu. Profesör Sinistra'nın öbür tarafında soluk tenli iksir öğretmeni Snape vardı, onun da bana baktığını fark edince başımla selam vermeye çalıştım.

Snape'in öbür yanında boş bir sandalye vardı, bunun Profesör McGonagall'a ait olduğunu tahmin ediyordum. Onun yanında, masanın tam ortasında Okul Müdürü Profesör Dumbledore oturuyordu. Uzun, gümüş rengi saçıyla sakalı mum ışığında parlıyordu ve muhteşem koyu yeşil cüppesinde çok sayıda yıldız ve ay işlemesi vardı. Dumbledore'un uzun ve ince parmaklarının ucu birbirine dokunuyordu ve çenesini parmaklarının üstüne yaslamış, başını yukarı kaldırmış, dar çerçeveli gözlüğünün ardından, düşüncelere dalıp gitmişçesine tavana bakıyordu. Ben de gözlerimi tavana doğru kaydırdım. Dışarıdaki gökyüzünü gösterecek şekilde büyülenmiş olan tavanı hiç bu kadar fırtınalı görmemiştim. Kara ve mor bulutlarla doluydu. Dışarıdan bir gök gürültüsü daha gelirken, tavanda çatal biçiminde bir şimşek parladı.

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin