Uyandığı zaman yeniden odasındaydı Taehyun. Neden rüyalarının bitimini göremediğini merak ediyordu. Yatağında doğrulup boşluğa doğru öylece dalakaldı. Her geçen günle kafasındaki sorular artıyordu, her zaman kafasının dolu olmasını severdi ama bu kadarı ona bile fazla geliyordu. Normalde rüyasında hissettiği duyguları gerçekte hissetmezdi ama son gördüğü rüyaların hepsinde birebir, bedeni o dünyaya ışınlanmış gibi her şeyi hissediyordu.
Yastığının ıslak olduğunu görünce sadece rüyasında ağlamadığını anladı. Şu an rüyadaki psikolojiden daha farklı bir haldeydi Taehyun. Oradayken sanki Beomgyu olmadan yaşayamayacakmış, hiçbir şeyi çözemeyecekmiş gibi hissetmişti. O anki durum kendisine çok ağır gelmişti.
Ama şimdi pek bir şey hissetmiyordu. Sahiden ona bir şey olursa üzülür müydü ona bile emin olamıyordu. Sonuçta sadece uykusunda gördüğü bir canlıydı Beomgyu. Periler dünyasında hayatında önemli bir yer kaplamasına rağmen, kendi dünyasında izi olmayan biriydi.
Bunları kendi içinde tartışırken çekmecenin üstündeki Beomgyu'nun çizdiği portreyi gördü.
"Hiç izi olmadığına emin misin Taehyun?" dedi kendinin bile zor duyduğu sesle.
Oturtamadığı hiçbir şey yoktu. Kabullenmeme gibi bir aptallığı ise asla düşmüyordu çünkü annesinin gerçeklerini öğrenmeden önce kafası daha fazla karışıktı.
Aklındaki tüm sorulara bir şekilde cevap verebiliyordu Taehyun ama kendisinin ne olduğunu bilmiyordu. Bugünkü rüyasına kadar.
Peri-insan demişti annesi ona. İnsani faaliyetlerinden ve özelliklerinden emindi ama peri yönünü hiç görmemişti ki Taehyun. Bunun görüp görülmeyecek bir şey olup olmadığı konusunda da arada kalıyordu. Babasıyla konuşması gerektiğini hissediyordu. Odasından çıkıp babasının odasının önüne geldi.
Kapıyı defalarca tıklatmasına rağmen babası kapıyı açmak şöyle dursun ses bile çıkarmıyordu. Uyuduğunu düşünerek mutfağa girdi.
Yılların getirdiği bir alışkanlıktı kahvaltı hazırlamak onun için. Küçükken babası hazırlardı ama bir gün sürpriz yapmak istemiş ve o hazırlamıştı. Babasının mutluluğunu görünce her zaman onu mutlu etmek için bu davranışını alışkanlık edinmişti.
Geçen süre içinde kahvaltıyı hazırlamış ve babasını uyandırmak için odasına çıkmıştı. Babası, kapıyı ne kadar tıklatırsa tıklatsın cevap vermiyordu. Odaya girmek istiyordu ama Bay Kang odasına her izinsiz girdiğinde ona cezalar verirdi. Büyüdüğü için bunların biteceğini düşünmüştü ama on yedi yaşındayken bile onunla uzun bir süre konuşmayarak en ağır cezayı vermişti.
Fazla düşünmeden odanın kapısını açtı Taehyun. Odayı açar açmaz burnuna ağır bir küf kokusu gelmişti. Babasının odası evin güneş görmeyen tarafındaydı ve duvarlar çok çabuk ıslanıp küf tutardı. Durumlarının çok iyi olmasına rağmen babası inatla bu evden taşınmazdı.
Bu kokuyu çekmemek için odasını her gün saatlerce havlandırırdı Bay Kang. Taehyun bu kokuyu alır almaz babasının orda olmadığını anlamıştı. Hızlıca göz gezdirip odasına geçti. Telefonu alıp babasının numarasını tuşladı.
Telefon uzun sayılabilecek bir süre çaldı ama açan olmadı. Endişelendi. Tekrar aradı yine kapanacakken, açıldı telefon.
"Baba, neredesin sen?"
Sesi istemsizce sert çıkmıştı. Haber vermeden bir şey yapmazdı babası, şimdi birden göremeyince endişelenmişti. Ama duyduğu ses babasına ait değildi."Telefonun sahibi hastanemizde efendim."
"Ne demek hastanede, neden? İyi mi şu an?"
Korkuyordu, birine kavuşmuşken diğerini kaybetme ihtimali deli gibi korkutuyordu benliğini. Telefondaki kadın ise hiç yardımcı olmuyordu sadece buraya gelin deyip adres vermişti.
Üzerine her zaman dikkat ederdi Taehyun. Uyumsuz olsa bile ordan bir uyum çıkarmaya çalışırdı. Ama o an üstündeki gece terlediği için giydiği sıfır kol üstüyle, eşofmanın paçalarını içine soktuğu kalın çoraplarıyla, ekmek almaya giderken bile giymeyi sevmediği terlikleriyle, insanların kaban giymeye başladığı soğuk mevsimde Taehyun koşarak sokaklarda ilerliyordu. Taksiye binse daha kolay ulaşacağını bile kestiremiyordu o an. Sadece babasının yanına gitmeliydi. Yolda kendisine çarpmak üzere olan taksiyle durdu.
Aklı yeni yeni yerine geliyor olmalıydı ki hızla taksiye bindi. Hastanenin adını söyledi. Onun gittiği yönden ters istikamete giden arabayla kendine kızdı. Boşu boşuna zaman kaybetmişti. Üstelik cebinde beş kuruşu yoktu.
"Abi dur, para yok yanımda ineyim şurda ben." dedi aceleyle.
Taksici dikiz aynasından baktığı zaman, çocuğın gözlerinin kızarıklığını, üstünün halini görünce başını iki yana salladı.
"Önemli değil evladım, benden olsun."
Evladım dediği an Taehyun yine durgunlaştı. Hastanenin önüne geldikleri zaman Taehyun arabanın plakasını alıp, adama teşekkür ederek içeri koştu. Danışmaya geldiği zaman babasının adını söyledi.
"403 numaralı odada. Dört kat çıkıp sağa dönerseniz bulacaksınızdır."
Taehyun devamını dinlememişti bile babasının yanına gitti koşarak. Kapının tokmağını çevireceği sırada içeriden çıkan hemşireyle durdu Taehyun.
"içeri geçemezsiniz efendim, babanızın durumu şu an kritik. Lütfen doktorun bilgilendirmesini bekleyin."
Taehyun kapının yanına, duvarın dibine doğru çömeldi. Sırtını duvara yaslayıp öylece baktı karşısındaki kan bağışını anlatan postere. Tam hemşireye kaba davrandığını düşünüp özür dileyeceği sırada hemşirenin çoktan merdivenlere ulaştığını gördü.
Babasının durumu kritikti. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu, ağlamak istemiyordu ama dudağındaki tuzlu tat geciktiğinin kanıtıydı.
Neden hep bir şeylerde feragat ediyordu, neden hep bir şeyler yarım kalıyordu?
Gözünü kapattı sakince, gördüğü illüzyonla korkmuştu Taehyun. Beomgyu göz kapaklarının içindeydi. Her zamanki güler yüzüyle konuşmaya başladı.
"Efendim, yanızında olabilmenin tek yolu buydu. Ben dünyanıza gelemem ama eğer desteğe ihtiyacınız olursa daima sizi bekliyor olacağım."
Taehyun gözlerini açtığı sırada elinde gördüğü kağıtla bir kez daha ona imrenmişti. Gelemediği evrene bile ulaşabiliyordu Beomgyu. Kağıdı açacağı sırada içeriden çıkan doktorla hızlıca ayağa kalktı Taehyun.
"Doktor hanım, oğluyum ben. Nesi var babamın? İyi mi?"
"Babanız şu an gayet iyi, yolda kriz geçirmiş, kriz ise kalp spazmına neden olmuş. Erken müdahale sayesinde şu an gayet iyi. Ama krizler tetikleyici olabileceği için bir süre gözetimimiz altında kalması daha iyi olur. Kendine gelince içeri girebilirsiniz."
Dedi ve arkasını dönüp gitti. Taehyun derin bir nefes alıp içinin rahatlamasının keyfini çıkardı bir süre. Sonra elindeki kağıdı açıp okuyunca yüzünü büyük bir gülümseme kapladı. Gerçekten de olur dediği oluyordu.
" Babanız iyi olacak efendim, bana güvenin."
Bu bölüm mantıksız gelebilir ama gelecek bir bölümü askıda kalmaması için buraya bağlayacağım.
Açıkçası düz yazı olduğu için ve pek deneyimim olmadığı için pek okunmayacağını düşünüyordum ama gerçekten okuyorsunuz hatta yorum bırakıyorsunuz gerçekten çok teşekkür ederim.
Kurgu hala kafamda tam oturmadı ve sonu konusunda hala arada kalıyorum.
SMa için oy kullanıyor musunuz??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAİRY |TAEGYU |
Fanfiction"Ne yani baba, rüyamda peri görürsem istediğim mucize benim olur mu?" "Aynen öyle oğlum, eğer rüyana peri girerse istediğin gerçek olur."