Taehyun göz kapaklarını kapatınca acıdan kıvranacağını hiç düşünmezdi. Buraya geldiğinden beri ilk defa bu kadar karanlık görmüştü perilerin ülkesini. İlk defa bu kadar korkutucu.
Savaş deyince aklına gelen tek şey gürültü olurdu bir kaç hafta öncesine kadar ama burası ölümüne sessizdi. Arada bir kendini sessizlikle ödillendiren biri için bile buradaki sessizlik ürkütüyordu. Kafasından atamadığı tek bir soru vardı.
Neden böyle olmuştu ki?
Her şeyi noktası noktasına hesaplamıştı. Devler gelecek, periler savunmayı yapacak ve devler geri gidecekti. Neden devlerin ellerinde tuttuğu her mızrağın ucunda perilerin kanını görüyordu?
Gördüğü illüzyonlarda bile bu denli ölmüş peri bedenleri yoktu yerlerde. Kütüğün üzerine çıkıp binlerce periye seslenmişti birkaç gün önce. Yüzünü hatırlayabildiği perilerin bazıları ayaklarının ucunda boylu boyunca uzanıyordu. Annesi ve beomgyu nerede hiçbir haberi yoktu. Olduğu yeri kurtarması gerektiğini biliyordu.
Acıdan kıvranan bedenini umursamadan hızla yerden kalktı. Eline geçirdiği bir kılıçla ileri atıldı. Nereye savurduğunu bile bilmiyordu. Sadece mızrağın ucu hangi periye doğrultuluyorsa, o perinin önüne geçiyordu. Birilerini öldürmesine gerek yoktu, birilerinin ölümünü engellemek ona yetiyordu.
Dakikalarca belki de saatlerce birilerinin önüne atlayıp durdu. İşe yaradığından emin değildi. Yerdeki beden sayısı artıyor gibi görünmüyordu ama savaşan peri sayısı sürekli azalıyor gibi hissediyordu. İhtiyacı olan tek şey tanıdık bir yüzdü. Annesi, belki beomgyu...
Sadece bir anlık duraksaması bile karşısındaki deve güç vermişti. Acımadan indirdi mızrağını Taehyun'un bedenine. Taehyun ayağına batan mızrakla geriye doğru yuvarlandı. Ayağı gerçekten kötü görünüyordu. Acıyı somut halde görebiliyordu.
Umursamamalıydı. Ayağa doğru kalkmaya çalıştı tekrar. Yapabildiği tek şey ise yere daha da kötü düşmek oldu. Gözlerini kapattığı anda gözyaşları gerekli izni almış gibi dökülmeye başladı. Kafasındaki tacın alındığını hissetti. Tepki vermek istiyordu ama hem ayağı acıyordu hem de nefessizlik işini zorlaştırıyordu. Bedeni yerden yükselince bile gözlerini açamadı.
Aldığı koku kimin kucağında olduğunu anlamasına yetti.
"Lütfen dayanın efendim. Sizi taşımam gerek. Tacınızı çıkarmam gerekiyordu."
Taehyun, yine aynı kucakta, aynı nefessizlik ve güvenle beomgyu'nun götürdüğü yere gidiyordu. Gözlerini açtığı zaman beomgyu'nun gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü.
"Canım yanıyor Beomgyu."
Beomgyu şaşırmıştı. Taehyun her zaman canı acıdığında dışarı duvar gibi görünmüştü. İlk defa ağlayarak canının acıdığını kabul etmişti. Daha hızlı davranarak evine girdi.
Taehyun ise gördüğü şeyle şok olmuştu. Evin çatısı yanıyordu. Gördüğü tüm illüzyonlar tek tek gerçekleşiyordu. Kucağında olduğu bedene daha da sinip kollarını boynuna doladı.
"Bana söz ver beomgyu. Sana bir şey olmayacağına dair söz ver bana."
Beomgyu, Taehyun'a baktı öylece. Bakışlarında ki ikilemi görünce gelecek cevaptan korktu Taehyun. Başını perinin boynuna gömdü. Refleksleri sayesinde normalde asla yapamayacağı şeyleri yapıyordu.
" Veremem. Size yalan söyleyemem efendim"
Beomgyu ölebileceğini dolaylı yoldan da olsa ilk defa söylemişti. İlk defa kendisi de bunu kabullenmişti ama istemiyordu. Ölmek istemiyordu.
"Bana efendim deme Beomgyu. İsmimle seslen sadece. Ve lütfen söz ver. İhtiyacım var sana. Görmüyor musun her anıma yetişiyorsun. Sensiz bir hiç oluyorum bu boyutta. Beni yalnız bırakma."
Beomgyu yine acısının görmezden gelindiğini düşünüyordu. Neden herkes tüm ailesinin ve kendisinin, kendileri için yaratıldığını düşünüyordu ki? Korkuyu iliklerine kadar hissediyordu ve olacak olan ona olacaktı ama Taehyun hala kendisi için yaşamasını istiyordu. Kendi çıkarları için. Hayatı, neden herkesin gözünde bu kadar ucuzdu?
"Çok bencilsiniz efendim."
Taehyun duyduğu şeyle kafasını kaldırdı. Dediklerinin ne kadar kırıcı olduğunu o an fark etti. Konuşmak için ağzını araladı ama ne diyeceğini bilemedi. Beomgyu da onu dinlemedi zaten. Koltuğa yatırıp içeriye gitti. Geldiğinde ise elinde bir şişe tutuyordu.
"Bu iksiri ayağınıza dökeceğim efendim. Canınız çok acıyacaktır ama 10 dakika içinde yaranız kapanacaktır."
Taehyun'un hiçbir onayını beklemeden iksiri yavaşça dökmeye başladı. Dediği gibi canını acıtıyordu ama perinin kalbini kırdığı gerçeği canını daha çok yakmıştı. Beomgyu tacı Taehyun'un başına tekrar takmak için tacı çantasından çıkardı.
Taehyun eğer o tacı takarsa bir daha Beomgyu'u dokunmaya ağını bildiği için yalan söylemekten zarar gelmeyeceğini düşünerek perinin bileğini tuttu.
"Beomgyu, gerçekten acıtıyormuş. Babam bu durumlarda hep bana sarılırdı. Sen de bana sarılır mısın?"
Beomgyu duyduğu telaşla tacı çantaya geri koyup hemen Taehyun'a doğru eğilip ona sarıldı. Taehyun ise hızla onu yanına çekip koltukta uzanmasını sağladı. Beomgyu'nun ani atak karşısında kulakları kızarmaya başlayınca Taehyun iki kolunu da ona dolayarak sarıldı periye.
Birkaç dakika hiç haraket etmeden sarıldı periye. Sonra kıpkırmızı kulağa doğru eğilip sesini alçaltarak konuştu.
" Ölme ihtimalin ölümüne korkutuyor beni. Burada sensiz ne yaparım bilmiyorum. İster bencillik de ister başka şey. Sadece lütfen ölme."
Bu kurgu uzaf gider böyle var ya. O yüzden kısa kesip birkaç bölüm sonra final verebilirim.
Her bölüm dram katmazsam olmaz çünkü ben damdan besleniyorum arkadaşlar.
Ayrıca kafamda iki fantastik kurgu daha var ama onları da Taegyu için mi yazayım emin değilim. Ama onlar dışında başka yazabilir miyim ona da emin değilim.
Az daha atmasalardı 1 yılı tamamlayacaktık selca sız. Neyse ki aldık sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAİRY |TAEGYU |
Fanfiction"Ne yani baba, rüyamda peri görürsem istediğim mucize benim olur mu?" "Aynen öyle oğlum, eğer rüyana peri girerse istediğin gerçek olur."