"Benimle Gel"

1.7K 201 122
                                    


12 yıl sonra

Çantasını masanın kenarına bıraktıktan sonra babasının yanına inecekti taehyun. Uzun zamandır okulu yüzünden babasıyla oturup konuşamıyordu. Mutfağa girip iki kahve yaptı.

Kahveleri tepsiye koyup oturma odasına geçti. Babası televizyonda video izliyordu. Taehyun odaya girer girmez videoyu kapatıp televizyonun kanallarına geçiş yapmıştı. Televizyonun arkasında kalan taehyun, seslerin değişmesinden anlamıştı bunu.

"Kahve içer miyiz baba?"

" Gel oğlum gel. Uzun zamandır oturmuyoruz karşılıklı."

Aralarında ufak bir sohbet başlamıştı babasıyla. Ama taehyun aklını kurcalayan soruyu sormak için uygun anı beklemekten sıkılmıştı.

"Baba, annemin neden hiç fotoğrafı yok? Ya da yaşayan hiçbir akrabası yok mu? Kızma lütfen bana ama bunları her sorduğumda susturman daha da meraklandırıyor beni."

"Yok oğlum. Olan tek bir fotoğrafı vardı onu da zaten sen küçükken kaybettim."

Taehyun bu dediklerine inanmak istemiyordu. Nasıl olur da insan aşık olduğu insanın fotoğrafını kaybederdi ki? Kendisi de fotoğraf çekmeyi pek sevmezdi ama onun için önemli olan kişilerin fotoğraflarını mutlaka saklardı. Babasının bir şeyler saklamasını, bu kadar sorumsuz olabilmesine tercih ederdi.

Annesini merak ediyordu. Babasına benzediğini düşünmüyordu, annesine benzeyip benzemediğini ise ne kadar istese de öğrenemiyordu.

"Anladım baba. Benim uykum geldi artık uyusam iyi olacak yarın dersim var."

"peki, oğlum."

Bardakları alıp mutfağa bırakacağı sırada babası da ayağa kalkmış odasına gidiyordu. Odasının kapısına gelince arkasına bakıp oğluna seslendi:

"Taehyun!"

"Efendim baba?"

Vaktin geldiğini hissedebiliyordu bay kang. Karısı artık gerçekten de oğlunu yanına istiyordu. Ait olduğu asıl yere.

Camdan perilerin ülkesine.

"Masallar" deyip durakladı. Dediklerinden sonra oğlunun değişeceğini hatta belki de babasına tavır alacağını biliyordu. Ama karısı için bunu yapmalıydı.

"Masallar, gerçek çıkabilir taehyun."

Taehyun, babasının dediklerini anlamamış değildi. Zeki bir çocuktu ve babasının ona anlattığı tek masalı da asla unutmamış, unutmamak için her gece kendi kendine takrar etmişti küçük bir çocukken.

Ama neden söylediği hakkında bir fikri yoktu ve babasına bir şey soramadı çünkü odasına girmiş ve kapıyı kapatmıştı. Bay kang odasına girdikten sonra rahatsız edilmekten hoşlanmazdı.

Bardakları yıkadıktan sonra odasına çıkmıştı taehyun. Yatağına uzanıp tavana bakarken masalın detaylarını hatırlamaya çalışıyordu. Babasını birdenbire bunu demesi kesinlikle üzerine düşünmesi gerektiğinin bir kanıtıydı. Çünkü bay kang asla boş konuşmazdı.

Tüm detayları hatırladıktan sonra annesini düşündü taehyun. Ten rengi nasıldı acaba? Yada aksanı nasıldı, o da kendisi gibi hızlı konuşunca peltekleşir miydi? Saçlarının rengi doğal mıydı, hiç boyatmış mıydı?

Babası, annesi hakkında konuşulmasını yasaklamamıştı hiçbir zaman ama hakkında konuşmazdı da. Taehyun da annesini tanımadığı için hiçbir yorumda bulunamazdı.

"Lütfen, eğer varsanız annemi bana getirin, en azından yüzünü rüyama getirin periler."

***

"Etrafında gördüğü sis bulutuyla ürkmüştü taehyun. Her yer siyah bir perdeye kaplanmış gibiydi. Yanındaki ağaçlar yanıyordu. Ateşten ziyade duman daha da fazlaydı. Nefes almak istedi ama boğazı tıkanmıştı. Gökyüzünün rengi bunca sis ve dumana rağmen yeşil ve mavi rengini koruyordu. Şaşırmıştı. Çünkü gökyüzü mavi ve yeşil karışımı değildi. Ortadan ikiye ayrılmış ve bir tarafı bir renk diğer tarafı ise başka bir renkti. Yerdeki çiçeklerin hepsi ise yanmalarına rağmen hala kokularını etrafa yayıyordu. Üstelik çok da canlı gözüküyordu. Yavaş adımlarla ilerlerken çok garip bir şey olmuştu. Taehyun rüyada olduğunun bilincindeydi. Asıl garip olan kendi düşündüklerini yapabiliyordu.

" Babam bundan mı bahsediyordu? "

İlerledikçe sesler duymaya başladı. Yönünü oraya çevirince bunların normal sesler olmadığını fark etti. Burada kendisinin iki katı sayılabilecek uzunlukta yaratıklar vardı etrafta. Her birinin elinde mızrak vardı ama bu mızraklar da tıpkı sahipleri gibi gerçekten büyüktü. Boşluğa doğru ellerindeki muzrakları salladıklarını fark etti taehyun. Ama çığlık sesi duyduğuna emindi. Rüyada olmasına güvenerek duyduğu çığlıklara doğru ilerlemişti.

Çok ilerlemesine gerek kalmadan muzrakların boşa sallanmadığını fark etti. Mızrakların uçlarında kendi boylarında olan kişiler vardı. Üstelik bazıları uçuyordu, bazıları ise devlere karşılık vermeye çalışıyordu. Hepsini kafasında ise taçlar vardı.

Burda savaş vardı.

"Fantastik bir film izliyorum sanki. Uyanmak istesem uyanabilir miyim acaba?"

Gerçekten artık uyanmak istiyordu. Dumanlar nefes almasını zorlaştırmaya başlamıştı. Her adımında ise daha fazla ateşlere yaklaşıyor gibi hissediyordu.

Adımlarını hızlandırıp etrafa bakmaya devam etti. Ağaçların arasında gördüğü bir yeşillikle oraya ilerledi. Nefessizlikten dizlerinin üzerine çökmek üzereydi ki birinin sesini duydu.

"Benimle Gel."

Kafasını çevirmeye mecali yoktu. Birinin onu kucağına aldığını hissetti. Dönüp bakamıyordu ama kimin kucağındaysa o kişinin çok hızlı olduğunu hissedebiliyordu. Bir evin içine girmişlerdi ama evin çatısı yanıyordu. Gözleri kapanmaya başlamıştı. O sırada kafasına bir şey konulduğunu hissetti taehyun. Gözlerini açtığında ise nefesi gayet düzenliydi.

İçinde bulunduğu evin çatısı ise yanmıyordu. Camdan görebildiği kadarıyla dışarıda da alevler, duman, devler yada sis yoktu. Gördüklerinin o kadar gerçekçi olmasına çok şaşırdı. Eğer nefessizliğini gerçekten de hissetmeseydi hepsine hayal ürünü derdi. O an rüyada olduğu aklına gelince bunları garipsemedi.

Başını kaldırıp etrafına baktığında, sandalyeye oturmuş biri olduğunu fark etti. Kollarını masaya dayayıp yüzünü ise avcunun içine sabitlemişti. Kendisine büyük bir dikkatle bakıyordu. Yüzündeki gülümseme, ve gözlerindeki parlak noktalar her şeyden daha gerçek duruyordu. Teni bembeyazdı ve kafasında çiçekli bir taç vardı. Taehyun tam konuşacakken karşısındaki çocuk ağzını araladı. Ve dişlerini göstererek gülerken konuştu:

"Yıllardır gelmenizi bekliyoruz. Neden bu kadar geç kaldınız?"

  Ve periler dünyasına adım attık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ve periler dünyasına adım attık. Hala çok acemiyim ama hislerimi size de aktarmaya çalışıyorum.

Bu arada bu hikaye gerçekten küçükken babamın bana anlattığı bir hikayeydi. O zamandan beri rüyamda peri görmek istiyorum ama hala göremedim :D

Birinin iyi olmasını istediğim zamanlarda da perileeimi o kişilere gönderiyorum, çocukluktan kalma bir alışkanlık ama rüyanızda peri görüüün

🧡🧡

FAİRY |TAEGYU | Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin