Çok katlı lüks bir binanın en tepesine doğru asansörle ilerliyorduk. Asansör durdu. O ilerlerken ben de arkasından gittim. Uzun süredir sadece lavaboya gitmek için yürüdüğümden kemiklerim sızlıyor, arada vücudumdan garip sesler çıkıyordu. Kendimi yaşamaya zorluyormuş gibi hissediyordum.
Kapıyı açtı. İçeriye girip ışıkları açtığında ben de çekingen bir şekilde içeri girdim. Girdiğim an geniş bir salonla karşılaştım. Amerikan mutfaklı, duvarının bir tarafı komple pencere olan bir salondu. Sağ tarafta da odaların olduğu bir koridor vardı. Ev çok düzgün ve fazla temiz kokuyordu. Evimin son halini düşününce belki de uzun zamandır hissetmediğim temizlik ve düzgünlük hissinin yokluğundan dolayı bana bu kadar yoğun geliyor olabileceğini düşündüm.
'Rahat hisset lütfen. Birazdan yemek söyleyeceğim beraber yeriz.'
'Aslında pek aç hissetmiyorum.' Gözleriyle şaşkın bir şekilde bana baktı. Montunu çıkarıp portmantoya asıp benim montumu da almak için yanıma geldi. Montumu ve atkımı çıkarıp ona uzattım.
'Jaemin. En son kaç kiloydun?'
Durup bir süre düşündüm. En son hastanede tartıldığımı hatırladım.
'60. Yanlış hatırlamıyorsam.'
'O zaman aç hissetmesen bile yiyelim.'
Telefonunu çıkardı ve yemek sipariş etmek için birini aradı. O telefonda konuşurken fiziksel olarak nasıl göründüğümü merak ediyordum. Salonda dolaşırken pencereye doğru gittiğimde boğazlı kazağım ve pantolonumun altında yokmuş gibi göründüğümü fark ettim. Yüzüm genç görünmeseydi 50 yaşında biri gibi hissedebilirdim. Yüzümün genç gözükmesinden nefret ediyordum.
'20 dakikaya burda olur.'
Ona doğru döndüm ve kafamı sallayıp koltuğa oturdum.
'Evin çok güzel.'
'Teşekkür ederim. Tek başıma iken çok soğuk hissettiriyor.'
Kafamı salladım. Nasıl hissettirdiğini anlayabiliyordum. Ben bile küçücük ve sıcacık evimde her gün daha fazla üşüyordum. Burası ise sıcak hissettirmişti fakat onun için bu evi doldurup dolduramadığımı anlamamıştım.
'Şuan soğuk hissettirmiyordur umarım.'
'Saçmalama.'
Bunu duymak iyi hissettirmişti. Ona iyi hissettirdiğimi biliyordum ama iyi hissettirdiğim kadar da kötü hissettiriyordum ve buna sadece ben sebep olmuyordum.
'Daha rahat kıyafetler giymek istediğin zaman söyle. Giyebileceğin bir çok kıyafet var.'
'O kıyafetler....'
'Kullanılması gerekiyor. Hepsini kuru temizlemeciye vermiştim. Daha yeni geldiler merak etme.'
Soğukkanlılığı beni çok şaşırtmıştı çünkü asla bunu yapabilecek birine benzemiyordu. İçinde bir yerde sakladığı bir şeyler olduğunu biliyordum.
Yaşadığım şeylerden çıkardığım en büyük sonuç kim olursa olsun ölümün insanda aynı izler bırakabildiğiydi. Farklı kişiler ölmüş ve farklı kişileri üzmüş olabilirdi. Yine de onunla aynı şeyleri adım adım yaşadığımı biliyordum.'Enstrümanları ve besteleri var değil mi?' diye sorduğumda yakalanmış edasıyla gözlerini kaçırdığını fark ettim. Sorunun çok kaba olduğunu ve sormamam gerektiğini biliyordum ama uzun süredir yapmamam gereken şeyleri yapmaya alışmıştım. O da bunun farkındaymış gibi fazla alınmadığını hissettirmeye çalışıyordu ama alındığını biliyordum. O bana cümle kurmakta zorlanırken ben onu acılarıyla yüz yüze getiriyordum ve bunu yaptığım için kendimden daha fazla nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
symphony | jaemin
Fanfiction15 yaşımdan beri -ya da bir şeyleri fark etmeye ve canımı acıtmaya başladığından beri diyelim- hayatın benim için daha sakin ve daha acısız geçmesini istemiştim. Huzurlu ya da mutlu bir hayata ihtiyacım yoktu. Keza bunun imkansız bir şey olduğunu da...