Genç kadının bakış açısından
Günlerdir kafamı kurcalayan, beni meraktan delirten bir çok şey vardı ve bu soruların hepsi Jaemin ile ilgiliydi. Onunla en son görüştüğümüzde içimi dökmem için yalvardığında söylediği şeyleri unutamıyordum. Yanından ayrılırken mavi saçlarının arasından bakan yorgun ve bıkkın gözleri de beni hiç memnun etmemişti. O gözleri gördükten sonra eve gitmek dünyanın en zor şeyiydi. Reddedeceğinden emin olmasaydım yanına gelmek için üsteleyebilirdim ama beni hayatına almak istemediğine çoktan karar vermişti. Ama onun bana söz veremediği gibi ben de ona bu konuda söz veremezdim. Hayatına içten içe dahil olmak ve onu iyi hissettirmek için bir şeyler yapmak istiyordum. Evet. Yine birini kaybetmekten korkuyordum. Yaşadığım o kötü günlerden sonra bir travma gibi yapışmıştı bu alışkanlık bana. Jaemin'in de gözlerinde o soğukkanlılığı görmüştüm. Bu benim için kendine itiraf etmesi en zor şeydi ama hissedebiliyordum ve hislerim geceleri uyutmuyor, gündüzleri yemek yedirmiyordu.
Onunla ilk karşılaştığımda bir süre orada olduğunu bile görmemiştim. Sanırım benim acımın da taze olmasından dolayı kim olup olmadığına bakmamıştım bile. Erkenden gelmiştim çünkü evde duramıyordum. Gidebileceğim hiçbir yer olmadığını düşünerek oraya gelmiştim. Sanırım Jaemin de benimle aynı düşünceyle gelmişti. Üzerimde cenazeden kalan kıyafetlerle üzerinde cenaze kıyafetleriyle bambaşka bir acıya kendini bırakmış bir adama bakıyordum ilk gün. Onu gördüğüm son gün de aynı kıyafetlerleydi ve aynı acıyla bakıyordu etrafa. Günlerce onu düşünmüştüm. Arayacak ya da mesaj atacak telefonu yoktu. Nerede çalıştığını bilmiyordum. Sadece evini biliyordum ama çat kapı gitmenin doğru olmayacağını düşündüğüm için gidemiyordum. Bir gün kapısının önüne kadar gelip birkaç saat belki karşılaşırız da halini hatrını sorarım diye bekledim fakat olmadı. Bende de kapısını çalacak cesaret olmadığı için onu göremedim. Geri döndüm ve kafamı Jaemin'den uzaklaştırmaya çalıştım. Orkestra şefliğine hazırlanıyordum ama yaşadığım olaylardan ötürü hocalarım ağırdan almamı söylemişti. En yakın arkadaşım dediğim, Jaemin'in çok güzel bir kadın diyerek bahsettiği o güzeller güzeli kadın da benimle aynı okuldaydı. Aslında piyano çalan oydu. Onlarca resitali olmuştu o yerde. Onun piyanosunda kendi bestelediğim müziği onun için çalarken kendimi çok yalnız hissetmiştim. Beni yalnız hissettirmekten alıkoyan tek şey Jaemin'in varlığıydı. Anlamadığım bir şekilde saçlarını maviye boyadığını sahneden fark ettiğimde piyanoyu çalarken görüp de bakamadığım o mavi parıltılar beni rahatlatmıştı. Yalnız olmadığımı hissettirmişti. Ama Jaemin yalnızdı. Çok yalnızdı.
Kendimi ne kadar oyalamaya çalışırsam çalışayım kendimi sürekli onu düşünürken buluyordum. Bir hafta boyunca onu görmemek için elimden gelen her şeyi yaptım. Arkadaşlarımın resitallerine gittim, sinemaya gittim, sürekli çalıştım, sürekli dışarda vakit geçirdim. Onun kadar ben de evde olmak istemiyordum. Yine de dışarda olmak da çok zordu. Her yolum Jaemin'in evinin sokaklarına çıkıyor. İstemsiz geri dönüyordum.
Bir haftanın sonunda artık dayanamadım ve zilini sabırsızlıkla çalmaya başladım. Arada Jaemin'e orda olduğunu düşündüğüm için sesleniyordum. Defalarca çaldım defalarca seslendim ama açan kimse yoktu. Endişeli değilmişim gibi daha da endişelenmeye başlamıştım. Posta kutusuna baktım. İçi dopdoluydu. Eve uzun süredir gelmediğini düşünmeye başladığım için yavaş yavaş evinden uzaklaşmaya başladım. Bir anda evin kapısı açıldı ve kapı yavaşça aralandı.
İçeri girdiğimde balkonun ve mutfağın bütün camları açıktı. Evin içindeki perdeler uçuşuyordu. Arkadan vücudunu gördüğüm Jaemin kapıyı açtıktan hemen sonra odasına gitmişti. Onun peşinden gitmeden önce evde odaklanmam gereken çok şey vardı. Girişteki ayna kırılmıştı, aynanın üzerindeki yumruk izini görebiliyordum ama fotoğraf hala oradaydı. Mutfakta ve salonda bir sürü kırık şişeler vardı. Bazıları soju şişeleriydi bazıları ise su şişeleriydi. Televizyon da kırılmıştı. Etrafta yürümesi çok zor olduğu için kenardan terlik alıp giydim. Ramen paketleri, şişeler, kaşıklar, çubuklar, kaseler, bardaklar... her şey paramparça ve darmadağınıktı. O kapı açıldığında iyi bir manzara ile karşılaşmayacağımı anlamıştım fakat böyle bir manzara ile karşılaşacağımı asla düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
symphony | jaemin
Fanfiction15 yaşımdan beri -ya da bir şeyleri fark etmeye ve canımı acıtmaya başladığından beri diyelim- hayatın benim için daha sakin ve daha acısız geçmesini istemiştim. Huzurlu ya da mutlu bir hayata ihtiyacım yoktu. Keza bunun imkansız bir şey olduğunu da...