Bu bölümde bir müzik sahnesi var. Ben yukarıya ilham aldığım müziği bırakıyorum. O sahnede müziği dinleyebilirsiniz. Umarım bölümü beğenirsiniz. Çok kısa oluyor diye endişe ediyorum ama karakterlerle ve olayla yavaş yavaş bütünleşiyorum.
İyi okumalar dilerim.
'İstemiyorum.'
'Ama bu iğneyi hemşire ablana yaptırmazsan bu gece karnın ağrımaya devam eder.'
'İstemiyorum ama... Canım yanacak.'
'Kısa süreli olacak. Bana güvenmiyor musun?'
Bana ağlamış gözlerle bakan küçük kızı tedavisine ikna etmeye çalışıyordum. Biraz uzun soluklu bir tedavisi olacaktı. Ona hiçbir şey açıklayamamak çok zordu. Canını yakacak şeyin sadece iğne olmayacağını bilmek ise benim canımı yakıyordu.
'Sana güveniyorum. Sen yap.'
Küçük ellerini ellerime koyup kolunu açarak başka tarafa bakmaya başladı. Gülümseyen yüzüm bir anda ciddileşti. Gözlerim dolmaya başladı. Neden böyle olduğunu bilmiyordum. Gözyaşlarımı geriye atmaya çalıştım. Hemşireye gidebileceğini gözlerimle belli ederken aşısını hazırlamaya başladım.
'Bana mı güveniyorsun?'
Gülümsemeye başlamıştım. Gözyaşlarımın gözlerimden bir şekilde uzaklaşması gerekiyordu.
Küçük kız soruma karşılık kafasını salladı.'O zaman güvenini boşa çıkarmamalıyım.'
Elimde iğneyi hazırlarken gülen gözlerimle küçük kızın dikkatini iğneden başka yere vermeye çalışıyordum.
'Ama her zaman iğneni ben yapamam biliyorsun.'
'Yaparsın. Ben diğer doktorlardan iğneyi alır sana gelirim.'
Gülümsemem kahkahaya dönüşmüştü ama gözyaşlarımı durdurmakta daha da zorlanıyordum.
Küçük kıza iğneyi yaparken gözümden düşen bir damla yaş gömleğimi ıslattı. Küçük kız damlayı görür görmez gözlerime baktı. Hiçbir şey söylemedi. Ben de gülümseyerek saklamayı bırakmıştım. Sanırım küçük kızın da dakikalardır gülerek dağıtmaya çalıştığım dikkatini gözyaşlarıyla dağıtmayı başarmıştım.Küçük kız annesiyle beraber gittikten sonra odada gömleğimdeki kağıdı çıkardım. Senin İçin yazısını, mekanın yerini ve saatini üç gündür defalarca okumuştum. İnternete girip ne olduğuna bakabilirdim ama gözlerimle görmek ve orada anlamak istiyordum. Bana bu kağıdı neden verdiğini benim neden orada olmam gerektiğini merak ediyordum.
Elimde kağıt bunları düşünürken yandaki aynadan profilimi gördüm. Hala gözlerimin içine tam olarak bakamıyordum. Kendi gözlerimle her karşılaştığımda hissettiğim, hissedeceğim şeylerden korkuyordum. Kendime acımamaktan korkuyordum. Ama korkmam gereken tek şeyin gözlerim olmadığını birkaç saniye sonra fark ettim.
Koyu kahverengi saçlarımın arasından masmavi bir saç tutamı aynadan bana bakıyordu. Gördüğüm anda geçmişimde kayboldum.Saçlarımı mavi yaptığı gün.... 'Gerçekten çok yakışacak.' demişti. Yaparken o kadar çok kahkahalara boğuluyordu ki sürekli neye güldüğünü sorup sorularımı bahane ederek öpüyordum onu. Kendi saç bonesini benim saçlarıma geçirirken gülmekten bileğini burkmuştu. Birkaç saat sonra kendimi hiç görmeyi beklemediğim şekilde gördüm. Masmavi saçlarımla aynada kendime bakıyordum. O da omzumun üstünden bana dünyanın en güzel insanıymışım gibi bakıyordu. Göz göze geldiğimizde yüzündeki gülücüklerin ciddileştiğini gördüm. Aynanın önüne geçip bana doğru eğilmişti ve beni öpücükleriyle dünyanın en mutlu insanı yapmıştı. Beyaz bir gömlek almıştık bana. Şuan nerede olduğunu hatırlamıyordum. Bu inanılmaz günün sonunda bana kalan sadece aynanın kenarındaki fotoğrafımız sanıyordum. Ta ki saçımı görene dek. Aynada saçıma bakmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
symphony | jaemin
Fanfiction15 yaşımdan beri -ya da bir şeyleri fark etmeye ve canımı acıtmaya başladığından beri diyelim- hayatın benim için daha sakin ve daha acısız geçmesini istemiştim. Huzurlu ya da mutlu bir hayata ihtiyacım yoktu. Keza bunun imkansız bir şey olduğunu da...