Bu bölümü çok ama çok içimden gelerek yazdım. Çok güzel olduğunu düşünerek de bırakıyorum umarım okurken sizin de beğeninizi kazanır :) Bu arada geç bir bilgilendirme biliyorum ama kadınların isimleri olmadığının farkındasınızdır. İkisine de isim vermek istemedim. Umarım anlatırken okuması çok zor olmuyordur :)
Yorum ve oylarınızı eksik etmezseniz sevinirim :)
Nasıl mümkün olduğunu anlamadığım bir şekilde o kötü günü yaşıyordum yine. Arabanın içinde dudaklarıma doyumsuzca bir öpücük bırakmıştı. Onu o kadar özlemiştim ki dudaklarımdan bir süre ayrılmasına izin vermeden soluksuzca öpmüştüm onu. Bedenini hafifçe yükselterek bana yukarıdan baktığında ellerim beline gitmiş kafamı da göğsüne koymuştum. Kokusunu derin derin içime çektim. Gülümseyerek tekrar dudaklarıma, yanaklarıma ve boynuma öpücükler bıraktıktan sonra arabadan inmiş ve motoruna binmişti. Yine o gülücüğü atıyordu. Yine gözlerime aşkla bakıyordu. Kaskının içinden bile gözlerinin parlaklığını görebiliyordum. Hızlıca o yola doğru girdiğinde aklım çıktı. Arabayı hızlıca çalıştırıp peşinden gittim. Sürebildiğim en hızlı şekilde sürerek onu durdurmaya çalıştım. Yanına doğru sürdüm.
'Yavaşla lütfen yavaşla. Sana yalvarıyorum.'
Ona bağırırken önüme bakmadığım için onunla beraber ben de uçuruma yuvarlandım. Duyduğum tek şey cam ve araba parçalarıydı. Arabam takla atmayı durdurduğunda etrafıma baktım. İleride gözleri kapalı bir şekilde vücudu kan revan içinde yerde yatıyordu. Vücudumu hareket ettiremediğim için yardım edemiyordum. Ona doğru bağırdım ama gözlerini açmadı. Bir süre sonra da nefes alış verişi durdu. Benim yapabildiğim tek şey ise son nefesinde bağırarak, ağlayarak onu izlemekti.
Gözlerimi açtığımda saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Yatağa yatarken sıcacık bir odada sıcacık bir yatağa yattığımı hatırlıyordum ama şuan oda da yatak da buz gibiydi. Sanırım kötü bir kabus görmüş olmalıydım. Vücudum tir tir titriyordu ve etrafı çok iyi seçemiyordum. Gözlerimi ovuşturup etrafıma baktığımda odanın penceresinin sonuna kadar açık olduğunu fark ettim. Pencere açıktı ve yanında da bir siluet vardı. Bir iki adım attığımda kısa kıvırcık saçlarını ve ayaklarından boynuna kadar çıkan rengarenk dövmelerini fark ettiğimde kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Az önce kötü bir kabustan uyandığıma emindim. Peki şuan ne oluyordu? Arkası dönüktü ve üstü başı yırtılmıştı. Üzerinde o günün kıyafetleri vardı. Bana bakmasını istemediğim bir halüsinasyonla karşı karşıyaydım. Parmaklarımı saçlarımdan geçirerek yere kapaklandım. Saçlarımı o kadar güçlü çekiyordum ki canım yanıyordu.
'Hayır hayır hayır hayır nolur git nolur yalvarırım.'
Siluetin yavaş yavaş bana yaklaştığını hissettim. Yürüyerek önümde durdu. Ben ise sadece ayaklarını görüyordum. Yüzüne bakmaya cesaretim olmasa da bu kabustan da anca şok geçirerek çıkacağımı biliyordum. Yavaşça yüzüne baktığımda yine o kan revan içindeki yüzünü gördüm ve geriye sıçrayarak bağırmaya başladım.
'Yeteer lütfen yeter artık yapma bunu bana dayanamıyorum.'
Gördüklerim ve hissettiklerimle canım o kadar çok acıyordu ki hareket edemiyordum. Genç kadının kapıyı açıp gelmesini ve beni bu kabustan çekip çıkarmasını istiyordum. Haykırarak ağlayışlarımın odaları aştığına emindim. Dakikalarca yerde, yatağa doğru vücudumu dönmüş bir şekilde yatarak acımı dışarı vurdum. Biraz sakinleştiğimde ve arkamı dönmeye cesaret bulduğumda doğruldum. Gitmişti. Ardına kadar açık olan cam da kapalıydı. Ayağa kalkıp tekrar yatağa yattım. Artık ağlamıyordum. Evde tek başıma geçirdiğim bir buçuk haftadan sonra buraya geldiğimde bunların son bulacağını düşünmüştüm ama mesele asla kaldığım yer değildi. Mesele kendimi nefes aldığım bu bedene ve var olduğum bu yeryüzüne asla ait hissetmeyişimdi. Yok olup gitmek istiyordum. Benden ruhum da dahil olmak üzere hiçbir şey kalsın istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
symphony | jaemin
Fanfiction15 yaşımdan beri -ya da bir şeyleri fark etmeye ve canımı acıtmaya başladığından beri diyelim- hayatın benim için daha sakin ve daha acısız geçmesini istemiştim. Huzurlu ya da mutlu bir hayata ihtiyacım yoktu. Keza bunun imkansız bir şey olduğunu da...