Bölüm 39/ Saniye

18 6 12
                                    

@thesaniye nin kaleminden

Arkadaşlarından sudan bir sebeple ayrıldı Drita. Ustasını yeni uğurlamışken gökyüzüne diğer ustaları görmeye hazır hissetmiyordu. Oysa Usta Karmin ne çok görüşmek istemişti onunla. Biraz ormanda oyalandıktan sonra göle geldi. Üzerini çıkarıp sadece içliğiyle kaldığında gölün serin sularına daldı genç kız.
Ustasının şen kahkahaları zihninde yankılanıyordu. İlk gün ki kadar acıtmamıştı bu seferki ayrılık zira ustasının iyi olduğunu ve bir şekilde iyi olacağını bilerek ayrılmış son bir kez sarılmıştı üstelik ışıklar içinde ki tulpara. En derinlere indiği gölde istemsizce gülümsedi. Ustası kepçe tuttuğu kadar iyi kılıç tutamazdı ya da hayvanları iyileştirmedeki hüneri hiçbir savaş sanatında yoktu. Beş yıl boyunca o katliamdan sağlam çıkamayacağını bilse de sağ çıkmasını ummuştu.

Nihayet gölden başını çıkardığında derin bir nefesi ciğerlerine yolladı. Ancak bu yeterli değildi tekrar dibe doğru daldı. Kollarında derman kalmayana kadar gölün içinde kulaçlar atarken gölün dibine indiği bir anda gözüne çarpan bir cismi alıp yukarı çıktı. Vücudunun dermanı kalmamıştı kıyıya vardığında sudan çıkmadan bulduğu cismi temizlediğinde bunun gri ve yeşil taşların süslediği bir bileklik olduğunu gördü. Bilekliği bileğine taktı ardından sudan tamamen çıktı. Üzerini giyip tapınağa gittiğinde hızlıca geçtiği avludan değildi kaçışı zihnine dolan görüntülerdendi. Ustasının odasını es geçip kendi odasına ilerledi.

Odasına girdiğinde kendini yatağına attı. Beş yıldır hiçbir yer evi gibi hissettirmiyordu. Şimdi kavuşmayı dilediği yatağı sanki on ait değilmiş gibiydi. Yorgundu ama huzurlu değildi. Aklına Kreu’nun eşini bulduğu ilk zamanlar geldi.
Çınar ağacının dibindeydiler yine Atsu’nun varlığının onu çektiğinden habersiz kardeşiyle buluştukları gizli sığınaklarıydı ikisinin. Kardeşini ölesiye kıskanıyordu ama onun bir ailesi olduğu içinde çok mutluydu. Atsu’nun dalından seslenmişti yerde keyifle uzanan Kreu’ya.
“Onun senin eşin olmasına nasıl karar verdin?”
Kreu gerinmişti olduğu yerde. Şimdi hatırladıklarına bakınca onun ne kadar ürkütücü göründüğünü yeni idrak ediyordu Drita.
“Benden, bilincimden ve hatta ruhumdan önce kalbim tanıdı onu Drita. Bir gün onun kokusunu çoktan kabul etmiş olduğumu fark ettim. Onun kokusunun olmadığı hiçbir yer bana huzur sunmuyordu. O zaman anladım ki benim evimde, eşimde o. Bunu kabul etmek kadar bana huzur veren bir şey olduğunu hatırlamıyorum kardeşim.”

Yatağında derin bir iç çekti Drita. Uyuyamayacağını biliyordu. Ayağa kalkıp üzerini değiştirdi. Üstüne ilkbaharın serin gecelerinde üşütmemek için kalın bir hırka aldı. Belinde hançerinden başka bir silah yoktu. Atsu görse burnundan getirirdi ama zihni sürekli canlılarla bağlantıdaydı. Page Dağının etekleri bu gece son derece huzurlu ve güvenliydi. Tapınaktan çıktığında sadece yürüdü adımlarının onu nereye götürdüğünden habersiz geçtiği yerlerdeki canlıları kontrol ediyordu. Kurumak üzere olan ağaçları yeşertiyor, kırık dallarını onarıyordu. Hasta hayvanları iyileştiriyor geçtiği yere hayat sunuyordu adeta.

Geldiği yeri idrak ettiğinde derin bir nefes aldı. Usta Aire’nin mezarının hemen gerisinde yetişmesini sağladığı ıhlamur ağacına sırtını yaslamış Kali’yi seyreden Cras’ın yanına varmadan boğazını temizleyip kendisini belli etti.
“Gelebilir miyim?”
Adamın onaylayan başını belli belirsiz gördü Drita. Hemen yanına ilişip o da sırtını ağaca yasladı.
“Teşekkürler,” diyen adama baktı ancak nedensizce gözlerini çekti.

Geldiğinde mezarın toprağına dikilmiş çiçekler solmuştu ancak Drita onları tekrar ayağa kaldırmıştı. Kendi Ustası’nın başucuna diktiği fidanlar ve Usta Aire’nin hemen gerisindeki genç ıhlamur bir iki günde yıllardır oradaymışçasına büyümüşlerdi. Omuz silkmekle yetindi. Yaptığı hiçbir şey onları geri getirmezdi.
Bir müddet ikisi de sessizdi geçmişten bahsetmek istemediği gibi geleceğin belirsizliği de ilgisini çekmiyordu.
“Neden uyumadın?”
Cras’ın sorusuyla tekrar ona döndü. Gözleri kızın üzerindeydi
“Ben beş yıldır evimden ayrıydım Cras. Beş yılım endişe ve korkuyla geçti. Ara sıra görmeme izin verdikleri Siliren ve Milost’un iyi olduğunu bilmek yetmedi hiçbir zaman.” Gecenin soğuğunu onlara taşıyan meltem nemli saçlarının arasında dolandı, bağlamadığı saçları bir miktar uçuşsa da elleriyle tuttu ve devam etti. “Sen, Ustam ve kardeşim, onun ailesi küçük yavruları buradaydınız. Tapınakta katliam çıkaranlar da buradaydı ama biz yoktuk ve siz yalnızdınız.” gözleri Kali’ye dönerken omuz silkti. “Uyuyamadım işte.”

“Tapınakta masama oturduğun o günü hatırlıyor musun?” diye sordu Cras.
Drita gülümseyip başını sallayarak onayladı. Cras’ı ilk gördüğünde Kreu hala bir yavruydu ve kimse ondan korkmuyordu. Ustası onun biraz dışarı çıkmasını istemişti. Usta Aire ile boyu kadar bir kılıçla antrenman yapan Cras’ı gördüğünde olduğu yerde kalmış biraz gerisinden gelen Kreu’nun ona çarpmasına neden olmuştu.
“Seni ilk gördüğümde ne düşündüğümü biliyor musun?” diye sordu ona gülümseyerek bakan Cras’a. Adamın gerilen yüzünü fark etse de aldırmadan devam etti. “Kali’nin ışığından yaratıldığını düşünmüştüm. O kadar eşsizdin ki Kreu bacağımı hafifçe ısırmasa muhtemelen orada öylece kalıp seni ve Usta Aire’nin çalışmasını izlerdim. İkinizde…” dedi ama nasıl tarif edeceğini bilemediği için bir an durdu. Sonra tarifinin imkânsız olduğunu anlayınca en yakın kelimeyi seçti. “Eşsizdiniz Cras. Ustam bana diğerleriyle yemek yemem için ısrar edince kabul etmek zorunda kalmıştım sonra seni öyle tek başına oturuyor görünce, bilirsin kurtlar Kali’nin ışığını kutsal kabul ederler, senin yanına çekilmiştim.”

Yüzünü Kali’ye döndü, eğer Usta Aire müdahale etmeseydi Cras’ın onu masadan kovacağını biliyordu. Elini ağzına götürüp kocaman esnedi. Uyku bastırmıştı nihayet Cras’ın omzuna başını koyup gözlerini kapattı. Uyumak gibi bir niyeti yoktu ama uyuya kalmıştı.

***

Bir sis bulutu etrafında dağılırken nerede olduğunu bir an anlayamadı genç kız. Şirin taş evlerinin olduğu küçük bir köydeydi. Rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu anlayamadığı bir iki saniyenin ardından onu gördü. Ateşe meydan okuyan kızıl kıvırcık saçları her adımında dalgalar halinde salınıyordu. Drita’nın hemen içinden geçip giderken kız da onu takip etmek için arkasını döndü. Kadın biraz ilerideki Cras’ın boynuna doladığı kollarıyla onu kendine çekip dudaklarına ateşli bir öpücük kondurduğunda Drita hangisine daha çok üzüldüğünü anlayamadı. Cras’ın kadının beline dolanan kollarına mı kadına karşılık vermeden önce ona aşkla bakmasına mı? Ondan ayrılan Cras tutkuyla baktığı kadının bileğine bugün gölde bulduğu bilekliği takıp eline aşkla bir öpücük kondurdu.
Gördükleri canını yaktığından genç kız daha fazla dayanamayarak arkasını döndü. Bir anda tekrar bir sis bulutuna sürüklenirken onları gördü, yerde kanı çekilmiş Kreu’nun etrafında yatan Siliren, Milost ve Cras’a… Kanlar içindeydiler, hiçbiri nefes almıyordu. Bugün bulduğu kitabı gördü hemen Kreu’nun ayaklarının dibinde. Boğazını zorlayan çığlığı karanlık ormanda yankılandı.

***

Soluk soluğa gözlerini açtı. Ağaca sırtını vermiş Cras’ın omzunda uyuya kaldığını fark edince yavaşça doğruldu. Kalkmak için ayaklanacakken kaşlarını çatarak sayıklayan genç adamı bırakamadı. Sırtını ağaca verip başının bacaklarına düşmesine izin verdi. Bir an için adamın bedeni gerilse de tekrar gevşemişti. Güneşin doğmasına daha vardı üzerindeki hırkayı çıkarıp adamın üzerine örterken gözleri rüyasında ki kadını tutkuyla öpen dudaklarına kaydı. Gözleri bileğine taktığı bilekliğe gittiğinde zorlukla yutkundu.
Düşünmek istemiyordu ancak adamın kokusu burnuna dolarken yıllardır neden uyuyamadığını öylece idrak ediverdi. Drita’nın kalbi Cras’ın kokusunu çoktan kabul etmiş, onu kendine eş seçmişti. Gözleri doldu, bunu daha önce neden fark edemediğini bilmiyordu ancak şu an hissettiği tamam olma duygusunun onun yanındayken hep var olduğunu artık anlıyordu. Eğilip yavaşça Kali’nin ışığından daha beyaz saçlarına öpücük kondurdu. Dudaklarına yayılan gülümseme rüyasındaki Cras’ın cansız halini anımsamasıyla kısa sürdü. Drita, Cras olmadan nefes alamadığını bu beş yılda net bir şekilde görmüştü. Drita bunun gerçekleşmesine izin veremezdi.

Kali'nin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin