Bölüm 20/ Saniye

27 10 16
                                    

@thesaniye nin kaleminden

Tapınağa girmeden önce yerdeki su birikintisinde kendisini gördü. Bu yeni halini... O bir boz kurttu saçları da bunun için alacalıydı. Siyahlara karışmış kahveler ve beyazlar vardı. Yüzü bir bakanın bir daha bakacağı kadar güzeldi. Bir kurt olarak iri bir cüsseye sahip olmuştu her zaman bir insanken de gördüğü pek çok insandan daha geniş omuzlara ve daha uzun bir boya sahipti. Kırmızı gözlerinin etrafındaki yeşil halka tamamen Drita'nın gücünden kaynaklıydı.

O çok uzun zamandır diğer kurtlar gibi olmadığını biliyordu belki iki kurt örü yaşamıştı ancak hala genç ve diriydi. Page Dağının eteklerinde dengi yoktu. Çok uzun süre bunun ailesinden gelen bir yetenek olduğunu düşünmüştü ancak uzun süredir bunun Drita ile alakalı olduğu biliyordu. Kreu yaşlanmıyor, zayıflamıyor ya da güçten düşmüyordu. O her geçen gün daha da güçleniyor ve çevikleşiyordu. Belki Drita'da bunu fark etmişti ancak asla dile getirmemişti. Kreu iyi olduğu müddetçe Drita sorun etmezdi. Tapınağa gelirken çevresini saran sevgi ve şefkati iliklerine kadar hissetmişti Kreu. Bir insana dönüşürken tek bir kemiğinin bile ağrımaması, en ufak bir acı hissetmemesi de bu etrafındaki yoğun sevgidendi muhtemelen. Drita ile türleri bile farklı olsa da onlar aynı bağı yüreklerinde taşıyan iki kardeştiler. Elinde olmadan eli kalbinin üzerine gitti. Onlar daha küçücükken bile canlarını birbirlerine siper etmişlerdi şimdi de değişen hiçbir şey yoktu.
Elleri saçlarına gitti. Kürkü kadar yumuşak ama biraz daha uzundu. Pençe ve sivri dişleri olmasa da içinde büyük bir güç hissediyordu. İstemsiz olarak eğilip eline bir taş aldı ve avucunda sıktı. Taş avuçlarında ufalanırken elinde olmadan gülümsedi, Drita onu asla tehlikeye atmazdı. Tapınağa girmeye hazır hissettiğinde ileri doğru bir adım attı. Devamı hızla geldi. Cras ve Milost denen çocukları tapınakta geçirdiği yıllardan hatırlıyordu. Onların kokularına odaklanıp hızlandı ve nihayet onları yola çıkmak üzereyken yakaladı. Onu gördüklerinde açıkça şaşırdılar.

"Ben Kreu, Drita'nın kardeşi. Bu taraftan gideceğiz Drita daha fazla dayanamaz," diyerek onları çıkışa yönlendirdi. Tapınağın çıkışında üç tane devasa vaşak onları bekliyordu.

İlk önce üçü de tereddüde düşse de Kreu'nun zihninde yankılanan "Binin Kreu böyle daha hızlı gidersiniz," diyen Drita'nın sesiyle onlara önderlik edip bindi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İlk önce üçü de tereddüde düşse de Kreu'nun zihninde yankılanan "Binin Kreu böyle daha hızlı gidersiniz," diyen Drita'nın sesiyle onlara önderlik edip bindi. Binmeleriyle hızla öne atılan Vaşaklar hızla hareket etmeye başladılar. Kreu aslında havada tek bir yaprağı kımıldatacak rüzgâr olmadığını biliyordu. Yanlarından geçtikleri dallar ahenkle sallanıyor, gölgeleri bile adeta hızlarına yetişmekte zorlanıyor gibiydi. Kreu hızın tadını çıkarırken yanındakilere bakmadan edemedi. Drita'nın sürüsüydü onlar sırf bu yüzden onlara fazlasıyla saygı duyuyordu. O kadar hızlılardı ki Kreu istemsizce yanında ilerleyenlere takıldı.
"Dayanamazsanız biraz yavaşlayabiliriz."

Onu ilk karşılayan Milost'un kızgın bakışlarıydı. Bunu görünce sırıtmamak için kendini zor tuttu. Bu adamın şu an salgıladığı koku çok yoğundu. Yüzündeki ifadeden ne kadar kararlı olduğu anlaşılıyordu. Kendisi duymazdan gelen Cras'a kaydı bakışları. Tam bir savaşçıydı, en ufak zayıflık belirtisi göstermiyordu. Ancak Kreu onunda diğeri kadar endişeli olduğunu kokusundan anlayabiliyordu. Gözleri ellerine kaydı. Pençelerini geri istiyordu. Zihninde yankılanan kıkırtı Drita'ya aitti.

"Birde gülüyor musun? Sana ilk defa acıdım hiçbir işe yaramayan bu uzuvlar yerine pençelerim daha çok işe yarardı."

Yüreğini saran sevgi dalgası tamamen Drita'nın ona olan hislerindendi. Gülümsedi istemsizce. Bu sırada Kreu'nun keskin duyuları uyarı verdi. Derhal diğerlerine durmalarını işaret verdiğinde alışkanlıkla burnunu havaya kaldırıp kokladı. İnsan kokusu yoktu ancak birilerinin varlığı dalga dalga tüm benliğini sarıyordu.

"Neler oluyor? Neden duruyoruz?" diye soran Cras'ı hırlayarak yanıtladı.
"Birileri var Cras!" Sonra Drita'ya seslendi. "Kokularını alamıyorum ama birileri var Drita."

Milost'un gür sesi ormanda yankılandı.
"Kim var orada? Hemen ortaya çık!"
Üçünün zihninde de aynı anda Drita'nın sesi yankılanırken onlarda çıkmaya başladı. Bunlar elflerdi. On kadar elf bir yarı elfin arkasında ortaya çıktılar.
"Siliren için buradalar. Dost onlar acele edin durmaya zaman yok."
Drita'ın uyarısıyla Milost öne çıktı.
"Acelemiz var Alurin'in kutsal ışığı tehlikede, bizimle misiniz?"

Kendini tanıtmaya gerek duymayan yarı elf konuştu.
"Babası gönderdi, görüleri sayesinde buraya kadar gelebildik."
Cras cevapladı onu.
"Arkadaşımız yol gösteriyor. Acele edelim çok vaktimiz kalmadı."

Elfler onu onaylayıp bineklerine atladılar. İlk başta üçünün hızlarına yetişemeseler de Drita etki etmiş olacak ki sonradan başa baş gitmeye başladılar. Sessiz geçen garip bir yolculuktan sonra hepsini şaşırtan bir görüntüyle karşılaştılar.

Devasa kuşlar... Yüzlercesi üstelik...

Bakakaldıkları bir anda Milost ve Cras'ın zihninde uyanan o kadar da çaresiz olmadıklarına dair düşünceleri elflerden biri dağıttı.
"Bu da ne böyle?"
Kreu kendinden emin cevapladı onu.
"Kali'nin seçilmişi doğanın ruhunun işi." Drita'nın sesi yankılandı tekrar zihninde. Yanındakilere aktardı hemen. "Şu soldaki tepenin arkasındalarmış. Drita, Siliren hariç beş kişi olduğunu söylüyor. Yalnız yaydıkları karanlığın çok güçlü olduğunu da ekledi. Tek bir şansımızın olacağını söyledi. Siliren'den biraz uzaklaştıkları anda kuşlar saldıracak o sırada onu sessiz sedasız kaçırmamızı istiyor," derin bir nefes aldı Kreu, kardeşine olan güveni tamdı. "Gücünüze tam kavuşmadınız," dedi ikileye bakarak.

Söylediklerini tam olarak anlamalarını istiyordu. "Geride kalmak zorundasınız. Sizi tehlikeye atamam. Tüm geleceğimiz size bağlı bu yüzden ani karar vermeden soğukkanlı kalmalı ve asla önde olmamalısınız." İtiraz edecek olan Milost'u Cras'ın bakışları durdurdu. Güçleri henüz uyanmamıştı. İşler ters giderse burada durmayacaklardı ancak o zamana kadar burada bekleyeceklerdi.

Kreu elflere döndü. "Beş kişi onları korumak için burada kalsın diğerleri benimle seçilmişi almak için gelecek."
Yarı elf olan itiraz etti.
"Biz onlar için değil Alurin'in ışığı için geldik başlarının çaresine bakabilirler!"

Kreu'nun hırlaması aralarına dolarken vaşak onu anlamış gibi yarı elfe doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Kreu'nun sözcükleri sert, sesi kararlıydı.
"Eğer onlar ölürse Myrkur'un önünde canını kurtarmak için de  böyle dersin. Sayemde seçilmişlerin üçü öldürüldü! Sonrada yerlere kapanırsın yarı elf! Ne diyorsam o olacak onlar yalnız kalmayacak. Aksi takdirde onlarla burada bekler diğerleri sizi öldürdükten sonra kuşlarla girer kızı alır çıkarım! Seçim size ait!" derin bir soluk ciğerlerini doldururken sordu, "Başka itirazı olan?" kimseden başka ses çıkmamıştı.

Kararlı bir sesle konuştu. Gözleri yine Milost ve Cras üzerindeydi." Kalanları düşünmeyin Kali'nin seçilmişleri. Alurin'in ışığını aldığınızda hızla uzaklaşın geride kalanlar onları oyalayacak sonra size yetişecekler."

Elleri tekrar birer pençeye dönüşünce gülümsedi evet onları çok özlemişti. Hala bir insandı ancak çenesi ve elleri tekrar kurt çenesi ve pençelerine dönüşmüştü. Sivri dişleri yerini aldığında tehlikeli bir şekilde gülümsedi. "Başlıyoruz Siliren'den uzaklaştılar."

Ve o anda kuşlar yer zemininde büyük bir hızla havalanıp çığlıklar atarak tepenin arkasına geçtiler. Kreu Vaşaktan inip hızla öne atıldığında yarı elf ve yanındaki beş elfin de kendisini takip ettiğini gördü. Neyle karşılaşacaklarını bilmiyordu ancak birer birer yere düşen kuşları gördüğünde hızlı hareket etmekten başka hiçbir şanslarının olmadığını anladı.

Son kez olmamasını umarak Drita'ya seslendi.
"Seni çok seviyorum kardeşim." Onun korku dolu zayıf sesini duydu.
"Lütfen ölme Kreu, beni lütfen yalnız bırakma..." zihninde titreyen sese canını bile verirdi Kreu. Drita tek başına Myrkur'un üstesinden gelemezdi. Onlara ihtiyacı vardı. Öne büyük bir çeviklikle atılırken içinde en ufak bir tereddüt yoktu

Kali'nin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin