Bölüm 61 / Aslı

12 1 0
                                    

Alurin'in ışıkları Page dağının zirvesini aydınlatmaya başladığında Myrkur'un yaptığı kara büyüyü anca kırabilen Tai yorgun düşmüştü. Yaşlı usta, Milost ve Gabriel'i tapınakta bırakarak dinlenmek üzere mağaraya giderken yüzü endişeyle gerilmiş düşünceleri sağa sola savrulmaya başlamıştı.

Mühürü kırmak neden bu kadar uzun sürmüştü?
Myrkur eskisinden de güçlü olabilir miydi?
Ya da bu bir tuzak mıydı?

Gabriel gözlerini aralamaya çalıştığında  Milost'un avcundan sızan kanın  kuruyarak kirpiklerini kalın bir örtü gibi kapladığını farketti. Puslu görüşünün ardında yüce seçilmişin heykel gibi dik duruşu gülümsemesine neden oldu.

"Sonunda uyandın" diyen Milost dakikalardır tuttuğu nefesini bıraktı.

Tai kızdaki mühürü kırarken fazlasıyla zorlanmış işlem tahmin ettiklerinden çok daha uzun sürmüştü. Ustasının tapınağı hemen terketmesinden birşeylerin yolunda gitmediğini anlayan genç adam ırkdaşının uyanmasını beklerken haliyle huysuzlanmıştı.

Yavaşça yerinden doğrulan Gabriel özelliklerini geri aldığından emin olmak için deneme yapmak isteyerek Milost'un zihnine seslendi,
"Yüce seçilmiş, herşey yolunda mı?"

Eflatun gözleri şüpheyle kısılan genç adam kalkması için Gabriel'e yardım ederken yanıtladı
"Sadece Milost, Gabriel. Sadece Milost.."

*  *  *

Dönüşümü tamamlanan kimerianlar, hava saldırı birliğini oluşturmak için hazırlıklara başlayan Lakei lideri Estobar'ın yönlendirmesiyle Ateş vadisinin sislerle çevrili dağlarından bir bir serbest uçuş yapmaya başladıklarında Alurin çoktan havayı kurutacak kadar sıcaklığını yaymaya başlamıştı. Zar kanatlılar istedikleri etkiyi yaratamasa da prensesi ikna edene kadar ellerinde olanla yetinmek zorunda olduklarını bilen Estobar, yorgunluktan zemine dinlemek için konanları zehirli sözleriyle kamçılıyordu,
" O kanatlarla yapabildiğiniz bu kadar mı gerçekten? Ilık bir meltemden fazlası değil yarattığınız.. Parça parça olmak istemiyorsanız yükselin.. Kasırga oluşturana kadar durmak yok"

İzlediği görüntülerden hoşnut olmayan İskra, kızıl saçlarını savurarak gümüş suyuna batırılmışcasına etrafına hafif bir ışık saçan kırık kanatlı kadının tutulduğu kafesin önüne gelerek yüzünü buruşturdu.

"Yerinde olsam kırık kanadımı iyileştirmeye harcayacağım enerjiyi, halkımın üstündeki zulmü kaldırmak için kullanırdım."

Myrkur'un sadık uşağının yapmaya çalıştığı şeyden bihaber olduğunu kavrayan Pena rahatladığını belli etmemek için ifadesini düz tutmaya çalışarak karşılık verdi,
"Neyse ki yerimde değilsin ve günü geldiğinde zulüm gören siz olacaksınız,tabi yine kendi karanlığınızla"

Prensesin bu halde bile burnu havada tavrını dudaklarına alaycı bir gülüş ekleyerek ezmek istedi,
"Anlaşılan o ki sürdürdüğün bu inatçı tutumla savaş başladığında kafes içinde olanı biteni izlemekle yetineceksin, tıpkı şimdi olduğu gibi."

Konuşmasına fırsat vermeden yanından uzaklaşan kızıl saçlıya bakan Pena umutsuzluğa düşmek için erken diye mırıldandı, üstelik az önce ilk bağlantıyı kurduğunu hissedince, sevinç ve hüznü aynı anda yaşayarak.

Kimi özledin bu kadar..

Gökyüzünün mavi örtüsü eğitim bitene kadar bir süre daha isli kanatlarla lekelendikten sonra vadinin üzerine koyulaşarak serildi.

* * *
Usta Tai onu tapınakta beklemeleri için bir ulak gönderdikten sonra avluya çıkan Milost,Alurinin sıcaklığıyla ısınmış çimenlerin üzerine uzanırken tekrar kavuştuğu kanatlarıyla talim yapan Gabriel'i seyretmeye başlayalı bir saat oluyordu.

"Yorulmadın mı artık? Başımı döndürdün döne döne.." homurdanan Milost'un sesi Gabriel'in kanatlarının rüzgarı arasında kaybolurken kızdaki mutluluk ona birini hatırlattı.

Siliren..

“Neden peşimden geldin?” diye sordu Siliren adamın eflatun gözlerine derin derin bakmaktayken.

Milost kızın narin elini tutarak geniş göğsü üzerine, kalp denilen arsız organın gümbürtülerine tanık olması için götürdü. “Bilmiyor musun Siliren? Sahiden? Senin için tüm diyarı aşacağımı göremiyor musun hala?”

Siliren utangaç bir edayla, dolgun dudaklarının kenarlarının kıvrılmasını sağlayan cazibe yüklü bir gülücükle adamın yanaklarını, sakallarını okşadı. İyice bedenine yaklaşarak, kulağına doğru parmak uçlarında, “Beni izle...” diye mırıldandı.

Ve gölcüğün kenarında bıraktığı asasını eline alarak müthiş bir ışık patlaması yarattı, bu sırada havalanan bedenine bakmaktayken Milost, hayranlıkla dudaklarını aralamıştı. Ayakları yeryüzünden kesilen Siliren havada, doğanın tüm kanatlılarına meydan okuyarak süzülüyor, gözlerinden, ellerinden, tüm damarlarından Kali’yi bile utandıracak ışık huzmeleri fışkırıyordu.

Gözü açık daldığı geçmiş görüntülerin rüyasından sırtında hissettiği yanmayla irkilerek uyandı. Acıyla elini attığı yerde,kendine ait olmayan gümüşi tüleğin etrafından yayılan ışıltılar vardı ve zihninde tanımadık bir ses

Kimi özledin bu kadar..

Kali'nin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin