III - Kanadı Kırık Kelebek

668 282 377
                                    

Herkese selam! Çok istediniz biz de üçüncü bölümümüzle karşınıza geldik... Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin.❤️

#Evanescence - My İmmortal

KARA GÜZ
3.BÖLÜM : KANADI KIRIK KELEBEK

🌙

Kelebek ölüm ağacına kondu, bir yanında cehennem ateşiyle kanatları yandı. Diğer yanda geriye kalan bir günü cennet nehrinin içinde söndü.

Dudaklarında bir ninninin bitmeyen mısrası okunurken, zihninde tükenmişliğin izleri duruyordu.

Kelebek kendini darağacına astı. Gözlerini kapatmış, ruhunu teslim ederken çiçeği solmuş, bir karanfil gibi dalında kurumuştu.

Görüşüm bulanık bir zeminin içinde gidip gelirken zihnim uyuşmuş gibi cızırdıyordu. Göz kapaklarıma sinen baskı ruhumu uyandırmaya çalışırken kaburgalarıma sinen acı kendimde iz bırakır cinstendi. Yarı baygın gözlerimi zorlukla açtığımda karşımda büyük bir karanlık vardı. Görünmeyen bedenim, karanlığın içine mesken olmuş, kendini gizlemişti.

Bir hareketlilik ayaklarımı yerden kesecek kadar kendini belli ediyordu. Kirpiklerim birbirine yapışmış bir şekilde yavaşça gözlerimi açmayı sağladı. Görüşüme giren ilk şey hareket eden bir araba oldu. Başımdaki keskin ağrının etkileri bedenime yansıyordu.

"Patron depoya götürün dedi." Duyduğum bir ses yakınımdan geldiğinde neredeyse cama vuracak başımı ona çevirdim. Gözlerimi kısıp yüzünü tanımaya çalışırken müzedeki adam olduğunu anladım. Beni nereye götürüyorlardı?

Zonklayan başıma elimi getirdim ve kahverengi saçlarımın yüzüne vuran her telini yokladım. Ağrı bedende değildi, acı gibi ruhtaydı. Hissediliyor ama çare aranmıyordu.

Araba asfalt zeminde hareket ederken ellerimi oturduğum koltuğa bastırıp doğrulmaya çalıştım. Yanımdaki adamın bakışları benim tarafı bulduğunda "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Kimsiniz siz?" Araba camına hızla baktığımda gördüğüm şey rüzgarla geçip giden ağaçlar olmuştu. Nerede olduğumu kestiremiyordum. Dikiz aynasında arabayı süren kişinin bakışlarıyla karşılaştığımda "Size diyorum?!" dedim bağırarak. "Kimsiniz?" Yanımdaki adama döndüm. "Kimsin?" Adamın çene kemikleri sertleşti. Artık taktığı maskeyi takmıyordu ve yüzü gayet açığa çıkmıştı.

Gözleri açık kahverengiydi. Yüzündeki kırışıklıklar onun edindiği bu acımasız tecrübeleri vurguluyordu. "İnmek istiyorum." dedim ikisine göz atarak. Hiçbirinden ses çıkmayınca "Durdur arabayı." dedim bu seferde ama ikisinin de beni gördüğü yoktu.

Gözlerimi sıkıca kapattım. Bir şey daha söyleyecektim ki adamın belinden çıkardığı silahın emniyeti açıldı ve namlu şakağıma dayandı. "Tek bir kelime daha edersen kurşunu beynine yersin." Büyümüş, kocaman gözlerimle ona baktığımda kirpiklerim birbirine vuruyor gibi çırpınmıştı. Onlardan korkabileceğimi mi düşünüyordu? Bu hayatta yaşayabileceğim en kötü şeyi yaşamışken tek celsede pes edeceğimi nasıl düşünürlerdi?

"Tamam. " dedim sahte bir pes etmişlikle. "Susuyorum." Adam kaşlarını çattığında silahını hafifçe geriye çekti. Ben de ikisi arasında gözlerimi dikerek önlerine dönmelerini fırsat bildim ve içimden kapının açık olmasını isteyerek hareket ettim ve arabanın kapısını açarak atladığım anda asfalt yolda öne doğru savruldum. Araba ardımdan biraz daha ilerledikten sonra az daha başımı yere çarpıyordum. Kuvvetimi yeniden toplamaya çalıştığım anda başım dönmeye başlamıştı ama arkamdan "Ne yapıyorsun sen? Nereye?" diye adamın bağırdığını duyduğumda güçlükle koşmaya başladım ama ayaklarımın altında sanki taş değil de bir cesedin kan göleti dolanıyordu.

KARA GÜZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin