V

67 8 147
                                    

Selaam djdjjxjxjxjx ay bir anlığına utandım oejauwjapskdjndre o kadar uzun zaman oldu ki başıma gelenlerin ardından neler olduğunu falan unutmuşum kitapta jxisjxjb Geçen sene bu bölümü yazarken 'Yazdığın hiçbir bölümde doğru düzgün ekşın yok kendine gel.' mantığı ile hareket ettiğim için şimdi de içinde hiçbir değişiklik yapamadım, gereksiz gördüğünüz yerler olursa affola. Neden benim kitaplarımda, yalnızca, tek bir bölümde birsürü olay olmadığını da ancak anladım. ;D Fark ettim ki ben deneyimlemeden kendi sözüme dahi güvenmiyorum disjdujsjdjx Neyse çok konuştum, siz ekşın dolu bölüme geçin ben de yıllar sonra gelecek olan diğer bölümü bitirmeye uğraşayım disjxjxxk

Her birinize, ayrı ayrı, keyifli okumalar dilerim. Bırakmış olduğum fotoğraflara göz atmayı unutmayınız; size, yazılan çizilen şeyleri görselleştirmek konusunda yardımcı olacaklardır. Ekleme/çıkarma/düzenleme yapabilirim. Arada sırada göz atın bölümlere bu nedenle, fotoğraflar için. Beklediğiniz için binlerce kez teşekkürler. Sevgilerimle.

⊱ 𝑨 𝑼 𝑮 𝑼 𝑹 ⊰

"İlk karşına çıkanla tartışma; yalnızca iyi tanıdığın, saçmasapan şeyleri savunmayacak kadar anlama yetisine sahip olduğunu düşündüğün ve utanılacak durumlara düşmeyeceğini bildiğin kişilerle tartış; otoritenin dikte ettiklerine göre değil, nedenlere, gerekçelere dayanarak tartışmayı bilenlerle; sunulan nedenleri dinleyip dikkate alanlarla; ve nihayet, gerçeğe değer veren, karşı tarafın ağzından bile olsa iyi nedenleri memnuniyetle dinleyen ve doğruyu karşı taraf söylediğinde, yani kendisi haksız olduğunda da bunu hazmedebilecek kadar adalet duygusuna sahip olanlarla tartış. Demek ki yüz kişi içinde tartışmaya layık bir kişi bile zor çıkar. Geri kalanı ise bırakın ne isterlerse onu konuşsunlar, çünkü desipere est juris gentium. (Budalalık insan hakkıdır.)" der, Aristoteles.

Bu yüzden hayatım boyunca olabildiğince çok kişiyi dinlemiş ama buna kıyasla çok azı ile muhatap olmuş, bu kişiler ile geçirdiğim süre boyunca havadan sudan konuşmak yerine saatler boyunca tartışmıştım bazı şeylerin sonucuna varabilmek adına. Varıp varmadığım çoğu zaman umurumda olmamıştı, çünkü sonuca giden bu yolun bana sonuçtan daha fazla şey kattığını anlamıştım ve o günden sonra sadece bir şey ile uğraşırken onu nasıl en iyi şekilde ilerletebileceğimi göz önünde bulundurmuştum, herhangi bir sonuca ulaştırmak yerine. Sonuçların bir önemi olmadığını çok erkenden fark eden birisi olarak benim gibi düşünmeyen insanları düzeltmeye çalışmak gibi bir aptallığa girişmek yerine yalnızca kendime çizdiğim bu yolda düzgün bir şekilde ilerlemeyi amaç edinmiştim kendime, sırf bu yüzden.

Ve sanırım, yolumdan giderek şaşıyordum. Yoksa yolum baştan mı karmaşıktı ve ben yanlış bir yöne mi sapmıştım?

Bu ana dek kendime koymuş olduğum tüm kuralları bu şekilde aşıyor olmak bana başka yolların olduğu gerçeğini gözlerime sokar iken, bir korkak gibi olduğum yerde kalmak yerine o yolları da denemem gerektiğini çok iyi biliyordum ama sanırım ilk defa bu kadar çok yolun ardından seçtiklerimin beni yüzüstü bırakmasından korkuyordum.

Kaybolmuştum. Ve ne yapacağımı bilememek, kaybolmamdan daha fazla sinirlerimi bozuyordu.

Nefes nefese kalmış bir halde adımlarımı yavaşlatırken en sonunda tamamen durarak karşıma çıkan yol ayrımındaki üç ayrı yola da dikkatlice baktığımda, avuç içlerimi dizlerime yaslayarak olduğum yerde eğildim. Sabah yağan kar tutanlarından nasibi alan saçlarım yeterince nemli ve yapışkan bir şekilde gözlerim önüne düşüverdiğinde ise ağzımdan çıkan dumana odaklandım bir süre boyunca. Ardından, o duman içinde yönümü şaşırdım, yanlışlıkla geçmişe; yaşandığı andan beri asla aklımdan çıkmayan o güne gidiverdim.

⚜ AUGUR - [osh+lhn]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin