132 13 93
                                    


Hangisini koymam gerektiğine karar veremediğim için ikisini de koyma kararı aldım. Hangisi hoşunuza gider ise onunla beraber bölüme geçersiniz ama öncelikle, kısa bir şeyden bahsetmek istiyorum. Faun bu şarkıyı Almanca dilini kullanarak yorumlar iken Eluveitie ise Gaunlish (Keltçe) dilinde söylüyor. Bu dil, çok eskiden kalma ve hatta neredeyse hiçbir kişinin konuşmadığı bir dil olarak geçiyor. Eluveitie ise bunu kendi çaplarında uyarlayarak karşımıza çıkarıyor. Onlara ait olan şarkının kulağınıza garip gelebilmesi gibi bir ihtimal doğduğu için kendi kendime bu bilgiyi not düşmek gereklidir, diye düşündüm. Ayrıca, şarkının sözleri resmen cuk diye oturdu, kurguya. Böyle şeyler ile karşılaşınca bir mutlu oluyorum. :)

Bölümün sonundaki nota bakıp düşüncenizi belirtir iseniz ayrı mutlu olurum. Keyifli okumalar dilerim.

𝑨 𝑼 𝑮 𝑼 𝑹

"Yalan kötü bir durumdur. Seni yalnızca tehlikeye açık hale getirir, Will. Bir zamanlar kendini korumanı sağlayacak olan öz güvenini yerle bir eder, güvenilmez kılar, yalnız kalmana neden olur. Ağzından çıkacak her doğru olmayan cümle aslında birer toz pembe hayal gibidir, seni yalnızca bir süreliğine mutlu değil; yalnızca idare eder ve sen bu durumun farkında dahi olamazsın. Kötü insanlar ile iç içe ol ama sakın yalan söyleme. Kendine dahi... Unutma, her son bir yalan içerir. Bir şeye veya birisine veda etmek istemiyor isen, dürüst olmalısın..."

Bir bakımdan ve belli bir yere kadar haklıydı, kucağında yatan çocuğunun saçlarını okşarken ona bir yandan da hayat dersi veren karşımdaki kadın. İzlediğim kadarıyla, kendisi gerçekten de doğruları söyleyerek hayatını yeniden kazanmış bir kadın iken şuanda bile çocuğuna dahi yalan söylediğini fark edememiş miydi yoksa hepimizin yalanlarıyla beraber haklı olması onun işine mi yarayacaktı?

Yalan, kötü bir şey değildi. Her yalan doğruları söylemeye atılmış bir adımdı aslında benim için. İnsanların kafasını karıştıran durum, sır ile yalan arasındaki farkı kavrayamamaktı maalesef ki.

Her yalan bir gün açığa çıkar ve herkes bu yalanın nedenini anlayana dek kırgın veya kızgın kalırdı. Peki ya sırlar? Hiç bilmediğimiz sırlar ile iç içe yaşamak neden hiçbirimizi rahatsız etmiyordu? Yalandan daha beter bir hal var ise o da bir şeyleri gizlemekti, tanık olduğum kadarıyla. Çünkü insanlar yalan söylemek yerine durumu anlatmak yerine konuyu değiştirirler ve gerçekleri bu şekilde saklar; açığa çıkacağı anda da son çare olarak boyama kararı alıp yalan söylerlerdi. Düşünsenize, hiç bilmediğiniz bir durum mu sizi daha çok çileden çıkarırdı yoksa varlığından haberdar olduğunuz herhangi bir konunun en sonunda açığa çıkmasına mı sinirlendirirdi? İnsana özgüven ve sabır aşılayan şey, neyi bilip veya bilmediğinizin farkında olmadan yaşamaya devam etmektir. Çünkü her şeye rağmen, biliyoruz. Bilmek insana güç vermez mi? Bilinmezliğin var olduğunu dahi bilmek insanı yaşamaya teşvik etmez midir?

Yalanlarla dolu bir dünyada yaşamamıza ve sırlar ile çevrelenmiş olan halimize karşı bana hangisini tercih ettiğimi sorsaydınız yalnızca gülümser ve kendi tercihimi saklayacak şekilde size yalan söylerdim. Çünkü ben, bu dünyada doğru ve gerçekleri korumak adına dürüst olunmayacak tek mesleği seçmiştim ve bu yolu kullanarak karşı çıktığım şeyi yapıyordum. İnsanları yalanlar ile avutmayı seçmiştim, mutlu olmaları adına. Birisini toz pembesine boyanmış kelimelerim ile ikna etmeye çalışmak, basit değildi lakin gerçekliğe gözlerini açtıklarında ise kendi adıma ne mutludur ki, ben yanlarında olmayacaktım.

⚜ AUGUR - [osh+lhn]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin