Merhabalar!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir!
Sizi ve yazmayı çok özledim ve hemen başına geçtim, kalemim olan klavyemin ama yapabileceklerimin ne kadar sınırlandığını gördüğüm anda üzülmedim desem, yalan olur. Resmen başa dönmüşüm yazıp çizmekte, ne kadar nankör bir şeymiş bu böyle. Bunu siz de fazlasıyla fark edecekseniz zaten, sonlara doğru. Uzun bir zaman geçmiş olduğu için aradan, bölümün sonunda ne yazacağımı unutmuş olduğum için böyle saçma bir şekilde bitti bölüm sfcnbkswjdbvfhergb O yüzden affınıza sığınıyorum... </3333 9K bölümü buraya bırakıp biraz ağlamaya gidiyorum, 15K'lık dolu dolu bölümlerin gözüme batması yüzünden mfvekngbvoenv
Zelo olan ilişkisine biraz daha dikkat çekmek durumundaydım, LuHan'ın. Bu nedenle, oraları okurken umarım sıkılmazsınız. Biliyorum, aksiyon istiyoruz. Buna çok az kaldı!!! Bi' iki gün sonra belki müzik eklerim, dileyen gelip kontrol edebilir.
İyi okumalar dilerim. :)))
⊱ 𝑨 𝑼 𝑮 𝑼 𝑹 ⊰
Tanrı bize olacaklar hakkında önceden detay vererek bizi uyarır mıydı yoksa nefesimizin kesileceği ana dek kaderimizi hazırlayıp geri mi çekilirdi?
Hangisi yolu seçerse iyi Tanrı olurdu? Tanrının iyi olmaya ihtiyacı mı vardı ki?
Her neyse, Tanrı'ya dahi bir taraf seçtiren düşünceler ile nereye varıldı, kim bilir... Çünkü insanoğlu, her kim olursa olsun, duygularının esiri olmaktan alamazdı kendini. Küçüklüğümde ailem, ergenliğimde arkadaşlarım ve gençliğimde bizzat ben olmak üzere hiçbir şekilde değişmeyen tek kuralı bulmuştum, bu dünyadaki. Açık konuşmak gerekirse, tüm sırrı bozmuştum. Artık ortada ne can yakıcı herhangi bir sır kalmıştı ne de söylenecek herhangi bir yalan. Ya da.. yine mi dalmıştım bir rüyaya? Bu kadar yeter, diyerek geride kalan her şeye sırtımı mı dönmüştüm? Baştan mı pes etmeye yüz tutmuştum, parmak uçlarım ile kulaklarımı her türlü sese kapatarak? Hayır, sadece duygularımın esiri olmuştum, yine ve yine. Her ne kadar mantıklı bir şekilde ilerlediğinizi, tüm planlarınızın gerçekleşeceğini veya her şeyin istediğiniz gibi olacağını düşündüğünüz, daha doğrusu zannettiğiniz o anda bu kuralın kendisini belli ettiğini fark eder, duygularınız içinde boğulmuş bir halde bulursunuz kendinizi.
Tıpkı, bu yaşına kadar her konuda duygularını yalnızca mantıklı olmaları konusunda eğitmeye çalışan benim gibi.
Küçüklüğümden beri daima kapana kısılmış bir hayat yaşamayı reddeden birisi olarak gerçek olduklarını fark ettiğim varlıkların hepsinin bir kabustan ibaret olduğunu kendime aşılayarak yüreğimi rahatlatmış ve yıllarca kendimden çok cesaretimi, veya gözümün karalığını, bulunduğum ortamda belli edecek şekilde yaşamıştım. Asla gereksiz tartışmalar veya bana bir katkısı olmayan insanlar içinde bulunmamış, kendimi tam anlamıyla bir Hint kumaşı misali göstermiştim insanlara. Geriye bakılır ise, ben neydim ki, onlar için? Cevabı, basitti. Ayna olmuştum ben aslında onlara; birisi bana nasıl davranıyorsa o şekilde karşılık almış ve bu sayede kimin ne için bana yaklaştığını önceden fark ederek ona göre hareket etmiştim. İnsanların sözcüklerinin asıl anlamlarını, tavırlarını ve düşüncelerini bu kadar iyi anlayan birisi olarak kendime en çok yakışan mesleği seçtiğimde ise annem her zamanki gibi karşı çıkmıştı bana. Kendisi, beni küçüklüğümden beri sanatla iç içe yaşattığı için bu dalda ilerlememi istemiş ve heykeltıraş olmam adına dil dökmüştü. Yeteneğim vardı az çok ama benim istediğim bu değildi, hem de hiç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
⚜ AUGUR - [osh+lhn]
Fanfiction"Her şey, kaderin korkunç bir sona doğru sürüklediği acımasız bir trajedinin parçasıydı." { 𐰽 } "Nasıl yani? Sen şimdi.. kendini tehlikeye mi attın?" "Yalnızca kendimi değil, tüm halkımı da öyle...