ⅠV

63 7 201
                                    

Selamlar. Yine ben. Biliyorum, benden sıkıldınız ama yapacak bir şey yok çünkü konuşmayı pek çok severim, bilirsiniz. :D Size Ocak sonu dedim ama bir aralığını bulmuş iken buraya da bir el atayım dedim. Fazla kişi kalmış mıdır buralarda, sanmam. Yine de, geride kalanlara en iyisini vermek uğruna çabaladım. Her zamanki gibi karaladıklarım çok hoşuma gitmedi. Aslında bölümü bölmeyi düşündüm, çünkü bölüm yaklaşık 13K kelimeye sahip. Olaylara biraz daha derinlemesine girmeyi düşündüm; sonra da sizi sıkmamak ve kendi başıma dert açmamak için bundan vaz geçtim. Hem zaten Şubat'a kadar kesin olmamakla beraber bölüm gelmeyecek, siz de o zamana kadar anca bitirirsiniz okumayı diye düşünüyorum. O yüzden yavaş yavaş, sindire sindire okuyun. Çünkü sizi diğer bölüme aç bir şekilde bırakmak istemem.

Bu bölümden bir kesit paylaşmadım çünkü sürpriz olmasını umdum. Gerçi arada sırada diğer bölümlere gerekli şekillerde eklemeler veyahut çıkartmalar yapıyorum ama hiçbirisi yeni bir bölümün yerini tutamaz, bunu da biliyorum. Umarım hayatınızdaki her şey yolundadır ve bu bölüm de üstüne bal şeker olarak yüreğinizde minik bir sevinç çarpıntısı yaratır.

Şu sıralar çok içime kapandığım için de bu kadar uzun yazdım, bölümü. Gerçekten, yazmak bir terapi. Muhteşem bir duygu. Diğer bölümleri yazmak adına sabırsızlanıyorum, bu nedenle. Umarım bu sabırsızlığım sizlerde de vardır. Çünkü bazen sizler ile satır aralarında aynı duyguları tatmak beni mutlu ediyor.

Biliyorum, çok konuştum. Yine de, size veda etmeme izin veriniz. Yazım hatası var ise, şimdiden affola. Umarım bu uzun bölümü beğenirsiniz. Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyor, en içten duygularımla kucaklıyorum. Hoşça kalın. Çünkü bölüm, tüm ihtişamı ile sizi bekler;

⊱   𝑨 𝑼 𝑮 𝑼 𝑹   ⊰

Kâbuslarınızdaki varlık ile karşılamış olsaydınız ona ne sormak isterdiniz?

Anneniz ise ona sizi neden sevmediğini, öğretmeniniz ise sizi neden arkadaşlarınız önünde azarladığını, arkadaşınız ise size karşı neden sadık davranmadığını veya sevdiğiniz ise sizi neden görmediğini sormayı aklınızdan geçirirdiniz elbette ki. Çünkü sonunda yokluğunu hissettiğiniz ve tamamlamak adına başka kişileri kullanmak zorunda kaldığınızın farkındaydınız; annenizin sevgi, öğretmeninizin empati, arkadaşınızın sadıklık ve sevdiğinizin açık gözlü olma konusunda yarım kalması yüzünden.

Bu yüzden, her insan elbette ki başka bir insandan kendisinde olmayan bir parça çalar ve onu da eksik bırakırdı.

Benim ise eksik kalacak bir yönüm de sorum da yoktu. Evet, kâbusum olan varlıklar ile iç içe olduğumu bu şekilde öğrenmem her ne kadar hızlı olsa da sanırım bundan sonra onlara hiçbir şey sormayacak, beni en azından rüyalarımda rahat bırakmalarını isteyemeyecektim. Ben, görmem gereken şeyi görmüş ve içimdeki 'Ya öyle ise?' kararsızlığı ile yüzleşmiştim çünkü; bu andan sonra gerçekliğini kabullendiğim şeyler ile başa çıkabilmek adına ise, kendimde olmalıydım. Tamamen, uyanık olmalıydım. Çünkü, tek başıma idim. Ve ne yazık ki, herkesin kaçmayı tercih ettiği o kâbuslar en zayıf oldukları anda onu bulacaktı. Tıpkı yaşıyor olduğum bu andaki gibi; karşımda, kollarını göğsünde bağlamış bir halde beni izleyen SeHun misali.

Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yok iken zar zor nefes alıyor olduğumu fark ettiğimde, SeHun'un uyuşuk hareketleri ile pencereyi açışını izledim. Perdeyi aniden açması yüzünden halihazırda yanan o sarı lakin loş ışık işlevini tamamiyle yitirdiğinde, gözlerime aniden giren güneş ile yüzümü buruşturdum. SeHun, yandan bir bakış atmakla yetinir iken perdenin arkasına saklanmaktan vaz geçerek parmaklarını perdenin üzerinden çekti. Üzerinin kendisine yakışmayacak kadar dağıldığını fark etmemle beraber başıma giren ağrı yüzünden kulaklarım yeniden resmen sızlamaya başladığında, avuç içlerimi kulaklarıma siper ettim. SeHun, konuşmak yerine savruk adımları ile içinde tam anlamıyla kaybolduğum devasa yatağın ucuna ulaştığında, iri ellerini pantolonunun ceplerinin derinliklerine doğru kaydırdı.

⚜ AUGUR - [osh+lhn]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin