Arman Ediz'e odasını gösterdikten sonra alt kata indi aralık pencereden dışarıya izlemeye başladı, güneş ufuktan yeni yeni yükselmeye başlamış gökyüzü kızıllığa boyanmıştı. Bu erken saatte iş başına geçen bir kaç kişi dışında meydan boştu. Endişeyle bir şeyler düşünüyor akla uygun bir çıkış yol arıyordu bu olayların nasıl sonuçlar doğuracağını bilmiyordu. Sonu her ne olacaksa iyi olacağa benzemiyordu, onu korkutan da buydu zaten. Kapıdan gelen sesler üzerine düşüncelerden sıyrılıp kapıya doğru yöneldi, Siya'yı Zori'ye haber vermesi için yollamıştı, şimdiyse her ikisi kapının eşiğinde beklemiş Ediz'i görme umuduyla etrafına bakınıyorlardı.Arman Zori'ye masayı işret etti. Yaşlı bir adam olan Zori yavaş ve temkinli adımlarla masaya doğru yaklaşıp sandalyenin ucunu uzun ve buruşmuş parmaklarının arasına alıp geriye çekti, elinde sıkı sıkıya tutuğu bez çantasını masanın üzerine koyarken bir yandan da Arman'ın gözlerinin içine merak ve endişeyle bakıyordu. Siya ise kapı ardından kapatıp hemen Zori'nin arkasında ağırlığına bir bacağına verip kollarını birbirine dolamış onları bekliyordu. Arman Zori'yle yalnız konuşmak istiyordu. Çenesini kaşıyıp Siya'ya baktı.
"Bugün çok yoruldun Siya, istersen odana gidip uyuyabilirsin. Yarın konuşuruz."
"Hayır, ben kal..."
"Sana yarın konuşuruz dedim! Şimdi odana git ve dinlen yarın yapacak işlerimiz var! "Bu anı çıkışı onu biraz sinirlendirmişti, sonuçta ona da her şeyi anlatabilirlerdi onca zamandır hem arkadaş hem de kardeş olmuşlardı Armanla. Pek çok sırrını ona açıklamış hep yanında olmuştu, şimdiyse aynı şeyi beklerken kendisi onu yollamayı seçmişti. Ona güvenmiyordu!Bu adil değildi! Yarın bunun acısını çok güzel çıkaracaktı, buna emindi ama şimdi onun sözünü dileyip odasına gitmeliydi zaten çok yorulmuştu. Merdivenlere yönelip ağır ağır basamakları çıktı.
Arman Siya'nin yukarı çıkmasını izledikten sonra yaşlı adama döndü, gözlerindeki endişeyi fark eden Zori sandalyesini masaya daha da yaklaştırıp masaya eğildi.
"Arman, ne oldu? Bana iyi haberle getirdiğini şöyle. Şu beraberinizde getirdiginiz kişi, Ediz, o mu?"
"Ahhh Zori... emin değilim Ediz'i ormanda bulduk ama yanında Sumara yoktu, yani başına bir şey geldiğinden şüpheleniyorum. Ona verdiğin bu gizli görevde taşıyıcıyı güvenle getirmeliydi ama Ediz yalnızdı bu yüzden emin değilim... taşıyıcı olabilir de olmayabilir de. Bunun için seni bu saatte çağırdım, ne yapmamız gerekiyor Zori ya Sumara'nın başına bir şey geldiyse ya..."
"Onun için endişelenmekte haklısın ama üstesinden gelecektir onu bunun için seçmiştim unutma."
"Evet, biliyorum ama yine de endişelenmekten kendimi alamıyorum." Arman başını ellerinin arasına almış öylece önüne bakıyordu. Zori masaya bıraktığı çantasını açıp içinden iple sıkı sıkıya bağlanmış bir parça kumaş çıkardı. Onu Arman'ın önüne itip bekledi, Arman kendisine uzatılan kumaşı elleri arasına dikkatle inceledi.
"Bu...ne, içinde ne var?"
"İçini aç ve kendin bak?" Kırışıklıklar dolu yüzü hafif bir gülümsemeyle gerilmiş, gözleri heyecanla açılmıştı.
Elleri arasına aldığı kumaşın iplerinden tutup hafifçe çekti ipi kumaşın etrafından çözüp içindekileri gördüğünde şaşkınlıkla Zori'nin gözlerine baktı, aynı heyecanı onda da hissetmişti.
"Yoksa bu...?"
"Evet Arman. Bu gördüğün Ruh Taşı. Simdi bunu Ediz'in koluna doğru tut eğer rengi maviye dönerse..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Çiçeği
FantasyYıllar önce sahip olduğu tüm anılarına en sevdikleri tarafından mühür vurulmuş bir çocuk. Son zamanlarda saklı geçmişinin ağlarından kurtulup yüzeye çıkan küçük hatıralar, kabuslar eşliğinde Ediz'in hayatını çekilmez bir şekilde alt üst etmişti...