"Azari mi? Kimden bahsettiğinizi bilmiyorum.""Beni aptal mı sandın sen, peki bu çizimler ne ha?" Elindeki kağıtları Ediz'in gözleri önünde yelpaze gibi sallayarak öfkeyle sormuştu bu soruyu Ediz'in sessizliği üzerine daha da sinirlenince bir hışımla hepsini savurdu. Yanından hiç ayrılmayan kartal ise yere konmuş tüm konuşmaları sessizce dinliyordu.Uçuşan kağıtlar çimenlerin üzerine herbiri başka bir tarafa yayılırken gözleri ilerdeki çantasına kaydı, içinde ne varsa hepsi boşaltılmış yere saçılmıştı. Bir şey takıldı gözüne tişörtünün altında gecenin karanlığında parlayan ne olduğunu bilemediği bir şey.
Sessizliği bir ağacın gövdesine yaslanmış ateşin parlak ışığında kitap okumaya çalışan kız bozdu, yanında uzanan beyaz kürklü kurt başını kızın dizlerine koymuş mavi bakan gözleriyle Ediz'i izliyordu, alevler gözbebeklerinde dans ediyor kulakları en küçük seste hareket ediyordu. Elindeki kitabı yanındaki bez çantaya koyup ayağa kalktı. O da öfkeliydi ama belli etmemeye çalışıyor fakat sıkılmış çenesi ve yumrukları tersini işaret ediyordu. Büyük adımlarla yanına gelmesi ve yakasını tuttuğu gibi yumruğunu Ediz'in suratına vurması bir olmuştu. Bir anlık şaşkınlık ve acı dalgası vücuduna yayılırken diğer çocuk yüzünde küçük bir sırıtışla kızın omzunu gururla sıktı. Kız Ediz'in dudağını patlatmak yetmezmiş gibi bir de morarıp patlıcan gibi olmasına sebep olacaktı. Gerçekten kötü bir geceydi. O acıyla kıvranırken kız ona yaklaşmış ve hemen dibine diz çökmüştü. Kurdu da kendisiyle gelmiş şimdiyse dişlerini Ediz'e gösterip hırlıyordu.
"Şimdi ya bize cevap verirsin yok ben konuşmayacağım dersen de bunun geldiği yerde daha çok var." Yumruğunu kaldırıp ona gösterirken doğrudan gözlerinin içine bakmıştı. Söylediklerinde kesinlikle ciddiydi, vücudunda bir ürperti yayıldı. Eğer konuşmazsa daha fazla canı yanardı, bunu anlamıştı. Konuşmaya karar verdi.
"Bakın, ben sizi tanımıyorum o çizimlerdeki insanları da. Hatta buraya nasıl geldiğimi de."
"Yani kayboldun, baksana Siya casusumuz kaybolmuş ne üzücü bir durum!" Demek adı Siya'ydı. Baya sıkı yumrukları varmış diye düşündü. Yüzü hala sızlıyordu.
"Hayır, kaybolmadım...yani evet kayboldum ama ben casus değilim adım Ediz, burası neresi bilmiyorum...ama ben Dünya'dan geldim. Beni kovalıyorlardı... sonra bir kız sesi beni ormana yönlendirdi, zihnime konuştu başta beni kurtardığını sanmıştım ama... beni öldürmeye çalıştı. Sonra da burda buldum kendimi, inanın bana." Soluk soluğa kalmıştı, fiziken ve ruhen yorulmuştu.
"Dünya mı?" Adı Siya olan kız ve çocuk birbirleriyle kısa bir bakıştılar, çocuk devam etti.
"Seni öldürmeye kim çalıştı, adını söyledi mi sana?"
"Evet, şey demişti...Mavi fısıltı." hatırlamakta zorlandı, zihni biraz bulanmıştı, hem çok acıkmıştı da.
"Arman, gel benimle." İkisi ilerdeki ağacın dibine gitti. Arman'ın kartalı onlarla giderken kurt karşısında durmaya devam ediyordu. Bu hayvanlara hayran kalmıştı. Enerjileri çok farklıydı, sıradan hayvan olmadıkları belliydi. Belki de mavi fısıltı denen kızın bahsettiği değişkenler bunlar olabilirdi.
"Arman neden... "
"Ben de bilmiyorum, Azari onu boşuna oraya yollamış olamaz eminim orada bir şey arıyorlardır."
"Ediz denen çocuğa ne diyorsun. Eğer doğruyu söylüyorsa Azari'nin tarafında olamaz."
"Yanlış zamanda yanlış yerde bulunan biri sadece." Bunun böyle olmadığını biliyor ama Azari'nin onu neden öldürmek istediğini bilmiyordu. Tahmin ettiği şeyse eğer onu dikkatle korumaları gerekirdi. Şimdilik Siya'ya bir şey söylememeye karar verdi. Düşündüklerine haklı olduktan sonra anlatacaktı. Yanında bulunan kartal ince bir ses çıkardı fakat Arman baksa da onunla ilgilenmedi.
"Emin misin bence o..." Cümlesini tamamlayamadan Arman araya girdi.
"Eminim!" Ağzından öyle sert çıkmıştı ki kız irkildi.
"Ne yapacağız onunla peki?"
"Onu bırakırsak burada bir başına fazla yaşayamaz, bence kampa götürelim. Ayak işlerini görür."
"Nasıl istersen." İkisi beraber Ediz'n karşısına dikildi. Arman iplerini çözüp Siya da elinde su dolu bir matarayla geldiğini gören Ediz kendisine inandıklarını anladı. Fazla zaman geçmemişti ki çalıların arasından sesler gelmeye başladı, gelen yanında bugün onu kovalayan köpekle beraber küçük kızdı. Siya elindeki matarayı Ediz'e fırlatıp kızı karşıladı. Ani bir refleksle matarayı yakalamak isterken sol omzunun acıyla yanmasıyla yüzünü buruşturdu. Yarasını unutmuştu, Ediz'in yüzünü buruşturduğunu gören Arman yarasına şöyle bir bakıp fazla kötü olmadığını söyledi, ağacın altındaki bez çantanın içinden sargı bezi çıkardı, yarasını temizleyip güzelce sardı.
Siya yanında bulunan kızla beraber bulundukları yere geldi.
"Burdan gitme vakti geldi herkes hazırlansın, Ediz sen de bizimle geliyorsun."
"Ben de mi geliyorum?"
"Burda kalmak istersen tercih senin."
"Hayır!"
"Ben de öyle düşünmüştüm, şimdi çantanı topla ve bizi takip et. Hadi İda sende hazırlan."
Ediz çimenlerin üzerindeki çantasını alıp tüm eşyalarını çantasına koydu, en son tişörtünü alırken daha önce gördüğü parlak nesneyi gördü. Bu bir kolyeydi, annesine ait olan ucunda kedi olan bir kolye. Evden ayrılırken bunu çantasına koymadığına emindi. Nereden geldi diye düşünmeden edemedi. Bir yandan annesinden bir hatıra taşıdığı için de mutlu olmuştu. Çantasını sağ omzuna takıp gençlerin peşinden gitti. Arman ateşi söndürmüş üzerine toprak atmıştı. Siya ve İda yanyana yürüyorlardı. Kurt ve köpek yanlarında yürürken kartal ise göklerde süzülüyordu. Bir an nereye gittiklerini bilmediğini fark etti. Geride kalınca hepsi ona dönmüş meraklı gözlerle ona bakıyorlardı.
"Ne oldu?" Diye sordu Arman.
"Şey...nereye gideceğiz şimdi?
"Kampa." bunu söyleyen İda'ydı sesini ilk kez duyuyordu. Masum küçük bir gülümsemeyle söylemişti bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Çiçeği
FantastikYıllar önce sahip olduğu tüm anılarına en sevdikleri tarafından mühür vurulmuş bir çocuk. Son zamanlarda saklı geçmişinin ağlarından kurtulup yüzeye çıkan küçük hatıralar, kabuslar eşliğinde Ediz'in hayatını çekilmez bir şekilde alt üst etmişti...