6. Bölüm: Gea

222 108 12
                                    

  Bir anda her yer karardı. Etrafındaki her şey deli gibi dönmeye başladı, bir girdap tarfindan  yutuluyormuş gibi hissetti. Bunun etkisiyle başı dönüyor her an kusacakmış gibi hissediyordu. Artık karşısında ne ona ihanet eden kız  vardı ne de ona doğru gelen muhtemelen onu öldürecek olan hançer. Ediz  kızın ona  ihanet edebileceğini düşünememişti, biraz saf biriydi ama her zaman başkalarının iyiliğini isterdi. Başkalarının da böyle olduğu düşünürdü. Olmayınca da kendi kendine kızar bir daha insanlara bu kadar güvenmeyeceğini söylese de her seferinde iyi niyetinin kurbanı olurdu.

  Başı öyle bir dönüyordu ki ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Zaten kararan gökyüzüyle beraber yağmur hafifçe çiselemeye başlamıştı bu gidişle daha da şiddetleneceğe benziyordu.  Başına anı bir ağrı saplanınca kafasını ellerinin arasına alıp yere çömeldi bir an dayanamayarak yeri yumruklamıştı. Yerdeki bir kaç taşa denk gelip elini kanatmıştı. Avuçlarından usulca süzülen bir damla kan toprakla buluştu. Toprak beklediği kişiyi bulmuşçasına Ediz'in ağrılarına bir son verdi. Artık acı hissetmiyordu, büyük bir rahatlamayla iç çekti. Başını kaldırdığında daha önce görmediği bir ormandaydı. Az önce bulunduğu yer değil farklı bir yerdeydi. Endişeyle etrafına baktı, sık ağaçların dibinde yetişen türlü bitkiler, orman tabanını kaplayan gür çimenler, gökyüzüne yayılmış yapraklar arasında süzülen gün ışığı ona çok yabancı hissetirmişti. Burasının Dünya olmadığını anlamıştı daha doğrusu hissetmişti, kendi kendine buraya nasıl geldim diyordu, bir yanda da ona yapılan saldırıdan kurtulduğu içinde de rahatlamıştı. Ama bu duygu uzun sürmedi, aniden duyduğu bir sesle arkasına döndüğünde karşısında uzun tüylü, dik kulaklı, mavi gözlü bir köpeği farketti. Kalbi bir anda korku ve endişeyle çarptı, vücuduna salgılanan adrenalin onu olası bir saldırıya karşı hareket etmeye zorluyor, nefes alışları hızlanıyordu. Ediz tehlikenin farkındaydı, ne yapmalıyım diye düşünürken az ilerisinde duran sopa imdadına yetişti. Her köpek sopa yakalamayı severdi, eğer bu köpekte biraz seviyorsa uzağa atacağı sopayı yakalamaya çalışır, o uzaklaşınca da kaçabilirdi.

  Bir yandan yavaşça eğilip sopayı almaya çalışırken bir yandan da tatlı köpek, uslu köpek diyordu. Sopayı eline alıp var gücüyle uzağa fırlattı ama köpek düşündüğünün aksine yakalamaya çalışmamış tersine şimdi daha saldırgan bir hale gelmişti, bir yandan hırlıyor bir yandan da her an saldırmaya hazır görünüyordu. Ediz korkudan donakalmıştı, her an saldırmaya hazır bu köpekten kurtulmanın tek yolu kaçmaktı, o da öyle yaptı, sonrasında ne olacağını düşünmeden sadece içgüdülerini dinleyerek gerçekleştirdiği bir hareketti.

  Ağaçların arasından soluk soluğa kaçmaya çalışmak onu fazlasıyla zorluyor, bacakları acıyla zonkluyordu. Ediz endişeyle arkasına baktığında köpeğin geride kaldığını, tüm tehlikenin geçtiğini düşündü bir an ama fazlasıyla yanılıyordu. Kaçtığını sanıyor ama daha büyük bir tehlikeye doğru yol aldığını bilmiyordu. Yüzünde oluşan gülümsemeyle önüne döndüğünde ilerde onu çembere alan bir grup genç farketti, niyetlerinin ne olduğundan emin olmadan onlarla karşılaşamazdı, daha bir kaç saat önce güvendiği biri neredeyse onu öldürecekti, hayır bu hataya tekrar düşmeyecekti nefes nefese kalmış, bitkin düşmüştü, saatlerdir bir şey yememiş tek damla su içmemişti, ne kadar aç ve sussuz olduğunu o an anladı. Ayrıca uyumamıştı da tüm bunlar bedenini fazla zorlamıştı.

  Kaçmak adına geldiği yoldan geri dönmeyi denedi ama boşuna az önce karşılaştığı köpek yolunu kapatıyor kaçmasını önlüyordu. Sağ taraftan şansını denemek istemişti ama gördüğü manzara karşısında en ufak bir şansının kaldığına olan ümitleri de tükendi, ön ve arkadan sağ ve soldan tüm şansını elinden almışlardı, kapana kısılmış hissediyordu. Bu duyguyu hiç sevmemişti. Şimdi evinde huzurla yatağında yatıyor olmalıydı, nereden çıkmıştı her şeyi öğrenme isteği, içten içe kendine kızıyor bu duruma düştüğüne lanet ediyordu, ailesini de geride bırakmıştı arkasında bıraktığı kısa bir mektupla o zaman ne düşünüyordu ki. Şimdi tüm polis teşkilatı onu arıyor olmalıydı ama bulamayacaklardı çünkü burası dünya değildi, halbuki ailesinin fazla endişelenmesine mahal vermeden  çantasını toplayıp iki günlüğüne bulduğu adresi ziyaret edip cevap bulmaya çalışacaktı. Aniden beyninde bir şimşek çaktı, fener. Feneri cebine koymuştu çaktırmadan elini cebine götürüp hazır olduğu zaman onu çıkarıp sağında bulunan kurdun doğrudan gözlerini hedef alarak açma düğmesine bastı. Ediz gözleri kamaşan kurdun afallamasını fırsat bilerek o yöne yöneldi ama yönelmesiyle kaldı ayağının altındaki toprak yumuşamaya, sular fışkırmaya başladı. Anormal bir şekilde sular toprağa değil de hızlı bir şekilde Ediz'in vücuduna yayılmaya başladı, ne kadar çabalarsa çabalasın sudan kurtulamıyordu, kısa sürede kocaman sudan oluşan bir küreye hapsolmuştu. Nefesini ne kadar tutsa da ister yorgunluk olsun ister uykusuzluk isterse de açlık hepsi üstüste binince nefesini tutacak enerjiyi bulamıyordu. Yavaş yavaş uykusu gelmeye başlamıştı, biraz uyusa hiç fena olmazdı. Uyumamalıydı ama karanlık onu ele geçirmişti. Bir an her şeyin yoluna girdiğini düşündü. Uyuyacak ve tüm bu rüya bitecekti. Bitmesini istiyordu. Sonunda fısıltılardan sıyrılıp uykunun kollarına teslim olmuştu.

    Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın lütfen küçük bir oy bile yazara yazı yazma hevesi vermeye yetecektir. Umarım bunu esirgemezsiniz.

Hikaye hakkında yorum yazabilirsiniz. Yorumlarınıza elverdiğince cevap yazacağım.

  

Ölüm ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin