6. BÖLÜM: KAVGA
Aundre daha yapımı henüz tamamlanmış dövmenin üzerine şeffaf bir şey koyduktan sonra bana bakmaya başladı. Yüzü yüzüme çok yakındı ve şu anda ne düşündüğünü anlamak benim için imkansızdı. Onun ne düşündüğünü anlamak her zaman imkansızdı zaten.
Gerçi şu anda kendimin ne düşündüğümü bile bilmiyordum ki. Şu anda beynimi istila eden tek şey duygulardı.
Yoğun duygular.
Hayal kırıklığı.
Onu hafifçe göğsünden ittirerek benden biraz uzaklaşmasını sağladım. Gözümdeki yaşları silerek ayağa kalktım ve odada kıyafetlerimi aramaya başladım. Odanın bir köşesine fırlatılmış bluzumu gördüğümde onu yerden aldım. Eğilirken biraz canım acımıştı. Bluzu giymeye çalıştım ama göğsümdeki acı ve yanma bunu yapmamı engelledi. Bluzu çantama attım ve yerde olan ceketi giyip dövmenin olduğu kısmın altına kadar ilikledim. Büyük bir göğüs dekoltesi vermiştim ama umurumda bile değildi.
Ne de olsa göğsümde sahibimin ismi yazıyordu(!).
Beni kullanmıştı ve şu anda hiçbir şey olmamış gibi yaptıklarımı izliyordu.
Çantamı biraz karıştırdım ve sonunda bulduğum küçük aynayla yüzümün görüntüsüne baktım. Aşırı makyaj yapmayı seven biri değildim. Hatta sadece göz kalemi sürmüştüm ve o da ağladığım için akmıştı.
Berbat görünüyordum.
Çantamdan bir makyaj temizleyici mendil bulduğumda gözlerimi silmeye başladım. Sonunda işim bittiğinde dakikalardır beni izleyen Aundre'ye döndüm.
''Beni eve bırakır mısın?'' Sesim düşündüğümden daha yüksek ve cesur çıkmıştı. Halbuki içim tamamıyla paramparçaydı ve toparlanmak için zamana ihtiyacım vardı. Sonra yapacağım ilk iş bu dövmeyi sildirmek olacaktı.
Mavilikleri bir süre gözlerimde takılı kaldıktan sonra onaylarcasına başını salladı ve kapıya doğru yürümeye başladı. Üst kata çıkana kadar onu takip ettim fakat merdivenler bittiğinde dışarı çıkmak yerine tekrar merdivenlere yöneldi. Bu sefer onu takip etmek yerine kapıya yaslanıp onu beklemeye başladım. Herhalde üzerine bir ceket falan almaya gitmiştir diye düşünürken yaklaştığını belirten ayak seslerini duydum. Olduğum yerde doğruldum ve kapıdan bir kaç adım uzaklaştım. Elinde bir şalla geldi ve onu omuzlarıma atıp açıkta kalan göğüslerimi kapattı. Ben neden böyle bir şey yaptığını anlamaya çalışırken o, kapıyı açıp dışarı çıktı. Bende çıktıktan sonra arkamdan kapıyı kapattı ve yürümeye başladı.
Yürüyüş boyunca sessizlik hakimiyetini sürdürmüştü. Az bir yol yürüdükten sonra evime gelmiştik. Onun bana yaptığı gibi hiç bir şey söylemeden, durmadan eve girmek için hamle yaptığımda kolumdan tutup durdurdu. Ona döndüğümde ''Duş alma, mikrop kapabilir. Bir iki saat sonra koyduğum bandajı çıkartırsın.'' dedi. Ona cevap vermeyip uzun süre sadece yüzüne baktığımda ne yapacağını bilmez bir şekilde etrafa bakındı. Benimle göz temasından kaçınır gibi bir hali vardı.
Yoksa pişman mı olmuştu?
Belki de bu halime bakıp gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Derin bir nefes alıp ''Tamam.'' dedim ve eve girdim.
Ev zifiri karanlıktı. Sol elimle ışığın olduğu düğmeye bastım. Ev aydınlandığında yavaşça mutfağa doğru ilerledim. Etrafta hiç bir şey yoktu. Dolabı araladığımda kendi ağız tadıma göre bir şey bulamadığımdan tekrar kapattım.
İştahım da yoktu zaten.
Babam her zamanki gibi evde değildi, bu yüzden girişteki ışığı açık bırakıp yatmaya karar vermiştim. Merdivenleri çıktım ve odama yöneldim. Bir çırpıda üzerimdeki şalı çıkarttım ama kendimi bakacak kadar cesur hissetmiyordum. Üzerime, acıyan kısma dikkat ederek rahat bir şeyler giydim ve yatağıma yattım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azura
FantasiKaranlık ve sırlarla dolu bir yüzyıl... İnsanlığın hiçbir şeyden haberi olmadığı fakat dört bir yandan kuşatıldığı bir dönemde yaşan bir kızdı, Irisa Claus. Babasının yaptığı tılsımları saçma bulan, anlam veremeyen ve o yüzyılın gereklilikleriyle o...