3. Bölüm: Ağaç

1K 70 2
                                    

3. BÖLÜM: AĞAÇ

Ona sorsam söyler miydi? Ne yani, tüm çabalarım boşa gitmişti. Birde üstüne üstlük rezil olmuştum. Birden aklıma gelen fikirle gözlerim ışıldadı. Madem sorsam söylerdi. O zaman bu fırsatı değerlendirmek gerekirdi. 

Koşup ona yetiştim. O ise hiç tepki vermeden yürümeye devam ediyordu. Yürüyüşü bile garip derecede mükemmeldi. Resmen her yerinden asalet akıyordu.

Biraz çekinerek ''Aundre?'' dedim. Birkaç adım daha attı. Bir an bana cevap vermeyeceğini sandım ama sonra durdu ve bana doğru döndü. Bende bu hareketinden cesaret alarak konuşmaya başladım.

''Madem sorsam söylerdim dedin, o zaman şimdi bir soru sormak istiyorum. Kaç yaşındasın?'' Kafasını yana yatırdı ve gülümsedi. Birkaç dakika hiçbir şey demeden gözlerime baktı. Acaba geç algılama sorunu falan mı vardı. Ona bunu söylemeyi düşündüm fakat bu sadece bir düşünceydi ve düşünceler korkular tarafından engellenebilirdi. Gözleri hala üzerimdeydi. Bazı zamanlar fazla dikkatli bakıyordu ve bu gerçekten de rahatsız edici bir şeydi. Gözlerimi kaçırdım. Bunun üzerine bana bir adım yaklaştı.

''Neden yaşımı merak ediyorsun?'' Cümleleri çok sadeydi. Kısa ve öz. Net cevap isteyen türlerden.

''Ç-çünkü o akşam bana küçük kız deyip durdun. Halbuki sende benim yaşlarımda gözüküyorsun.'' Lanet olsun kekelemiştim. Ve yine lanet olsun ki fazla yakınımdaydı. Bana öyle bir baskı kuruyordu ki doğruyu söylemesem sanki tuzla buz olacakmışım gibi hissediyordum. Gülümseyişi sırıtmaya döndü. Aşırı derecede sinir bozucu birisiydi. Sanki söylediklerimden çok başka bir şey ilgisini çekiyordu da bana o yüzden cevap vermiyordu. Kısacası beni dalgaya alıyordu. Tekrar cesaretimi toplayıp gözlerine baktığımda '' On dokuz.'' dedi. Gözlerinin içine bakmamı falan mı bekliyordu yani? Hem tahmin ettiğim gibi aynı yaştaydık. Neydi bu ben bilirim havaları? Ayrıca şu küçük kız lafı beni deli ediyordu.

''Aynı yaştayız demek. Neden bana küçük kız dedin? On dokuz yaşında gibi durmuyor muyum?''

''Gözlerin lens mi?'' Ne? Bu da ne demekti şimdi? Tamam, gözlerim tuhaf bir renkti. Ayrıca konuyu mu değiştiriyordu o? Hem benim gözlerim gerçek olamayacak kadar da tuhaf bir renk miydi ki böyle bir soru sormuştu? Ve onun gözleri benim göz rengimin aynısıydı. Belki de o lens kullanıyordur?

''Irisa.''  Aundre’nin sesiyle düşüncelerimden ayrıldım ve ona cevap verdim.

''Hayır, lens değil. Aynı göz rengine sahibiz. Yoksa seninkiler lens mi?'' Son dediklerim tüm dişlerini göstererek sırıtmasına sebep olmuştu. Hayır, bunda bu kadar gülünecek ne vardı. Kendi yaptığım espriyi falan mı kaçırmıştım?

''Evet, lens ama doğal lens.'' diye mırıldandıktan sonra yürümeye devam etti. 

Doğal lens ne ya? Ve birden aklıma gelen düşünceyle sarsıldım. Adımı biliyordu! Ona daha kendimi tanıtmamıştım ama o adımı biliyordu. Adımı nerden bildiğini sormak amacıyla yürüdüğü tarafa döndüm ama yoktu. Bu kadar kısa sürede sokaktan çıkmış olamazdı. Şaşkınlıkla bir kaç adım atıp etrafıma bakındım. Acaba binaların birinin içine mi girmişti? Belki de burada oturuyordu?

Eve bayağı yaklaşmıştım. Kapıyı açtıktan sonra evin derin sessizliği bana da bulaşmıştı. Demek ki babam bu gün de yoktu. Hızlıca odama çıktım. Canım yemek yemek istemiyordu. Üstümü değiştirip yatağıma yattım. Uyumak istiyordum fakat bir türlü uyuyamıyordum. Bu gece en az on kez yaptığım şeyi yaparak diğer tarafa döndüm. Gözlerimi sımsıkı kapatmıştım fakat uyuyamıyordum. Tık yoktu. Bunun böyle olmayacağını anlayıp yatağımdan kalktım. Çalışma masamın üzerinde duran dizüstü bilgisayarı alarak yatağıma geri döndüm. Dizüstü bilgisayarın tuşuna bastıktan sonra bir süre açılmasını bekledim. Açıldıktan sonra Google ' a doğal lens yazdım. Saçma sapan bir sürü şey çıkmıştı ama doğal lens hakkında gerçek bir bilgi yoktu. Bir süre bilgisayarın ekranına öylece baktım. Bazen gerçekten de salaklaşıyordum. Neden gecenin bir yarısında kalkıp Aundre'nin dediğini araştırmıştım ki?  Benimle dalga geçtiği çok barizdi. Kendime kızdım. Tamam, Malcolm'un grubunda biri değildi ya da onlar gibi davranmıyordu ama bu onun iyi biri olduğunu göstermezdi ki. Daha onu ilk gördüğüm gün nerdeyse beni öldürüyordu. Korkudan orda şekilden şekle girmiştim. Sonra bide benim okulumdan çıktı bu çocuk. Sahi neden bizim okuldaydı? Derslere pek girdiğini sanmıyordum. Ayrıca neden Jessie'yle beni ayırmıştı? Sinirle dizüstü bilgisayarımın kapağını kapattım. Başucu komodinimin üstüne koydum. Ayrıca ismimi nerden biliyordu ki? Acaba Malcolm ya da grubundan birisi falan mı söylemişti? Gerçi birine Malcolm'ların dalga geçtiği kız kim diye sorsa pek farklı seçenek duyacağını pek sanmıyorum. Ya da belki de o da benim ismimi araştırmıştı? Kim bilir? Aundre hakkında o kadar fazla soru işaretim vardı ki. Üstüne üstlük biri kaybolurken yerine daha da fazlası beliriyordu. Birden düşünmeyi kestim. Düşününce uyuyamıyordum.

AzuraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin