9. BÖLÜM: 13 MART 2009
''O yaratıklar duvarların içerisinden geçebiliyor. Tılsım bunu engelliyor.''
Babamın söyledikleriyle şoka uğrarken tüylerimin diken diken olmasına engel olamamıştım. Şimdi yakıp attığım tılsımların hepsinin odamda olmasını istiyordum. Her ne kadar beynim bana bunun bir yalan olduğunu fısıldasa da sonuçta babam bana uzun zamandır yaptığı tek mantıklı açıklamasını yapmıştı. Bir yanım bunun külliyen yalan olduğunu söylerken bir yanımsa kendini ürkmekten alamıyordu. Sıkıntıyla titrek bir nefes verdim ve koltukta biraz dikleşerek babama döndüm.
''Baba, o yaratıklar insanları görebilir mi?'' Söylediklerimle kaşları çatılırken işaret parmağını havaya kaldırdı ve o bariton ses tüm odayı doldurdu. ''Sadece bir soru demiştim Irisa.'' Uflayarak gözlerimi devirdim. Bir kaç soruda daha cevap verse ne olurdu sanki? Hissettiğim hareketle babama baktım. Yanımdan kalkıp mutfağa doğru giderken bana da gelmem için işaret etti. Puflayarak kalktım ve onun ardından mutfağa ilerledim.
Büyük ihtimalle ben eve gelmeden önce hazırladığı yemeği yerken sofrada ölüm gibi bir sessizlik vardı. Bir an önce araştırmaya başlamak istediğimden yemeğimi hızlıca yedim ve babama bir baş selamı vererek masadan kalktım. Kendi tabak, bardak ve çatalımı da bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra üst kata çıktım. Odama girdim ilk ellerimi yıkadım ve sonra hemen çalışma masamın üzerinde duran laptopuma çöreklendim. Eğer bu gece bu araştırmayı yapamazsam uyuyamazdım. Laptopu aldıktan sonra zıplayarak yatağıma çıktım. Açılma tuşuna bastım ve yıllar gibi geçen bir kaç dakikadan sonra bilgisayar açıldığında hemen Google'a girdim ve arama motoruna 'duvardan geçen yaratıklar' yazdım. En ufak bir şey bile kaçırmak istemediğimden ilk sayfadan başlayarak tüm sayfaları gezindim. Fakat okuduğum tüm bilgiler gereksiz ve saçmaydı. Hatta büyük ihtimalle yalandı. Sıkıntıyla yedinci sayfaya tıkladım. Gördüğüm bir yazı canlanmamı sağlarken beynim alarm vermeye başlamıştı.
''Onlar duvarların içinden geçebilen yaratıklar. Buna tanık olan çok az kişi var ve zaten bunu bilen herkesi öldürmeye çalışıyorlar. Bunu yazıyorum...'' Yazının altında bulunan 'devamını görmek için tıklayınız' kısmına tıklayıp sayfanın açılmasını bekledim. Sayfa açıldığında önce ekranda hiç bir şey yoktu. Simsiyah olan ekran kalbimin korkuyla çarpmasını sağlıyordu. Beynimde şüphe filizleri boy göstermişti bile. 'Ya gerçekten varsalar? Ya ben bunu öğrendikten sonra beni bulup beni de öldürmeye çalışırlar da? Hatta öldürürlerse?' Saçmaladığımı düşünerek kendimi telkin etmeye çalışırken ekranda bir şey dikkatimi çekmişti. Daha dikkatli baktığımda ekranın sol alt köşesinde koyu griyle yazılmış bir yazı olduğunu fark ettim.
''Bu yazıyı görebilecek kadar dikkatliysen onları gerçekten öğrenmek istiyor olmalısın. Yazının üstüne tıkla...''
Derin bir nefes alıp yazının üstüne tıkladım. Birden açılan video ürkmeme sebep olmuştu. Hızlı nefeslerimin arasında videoyu izlemeye başladım. Kameranın önce açısında sadece boş bir oda vardı. Bir kaç dakika öyle geçtikten sonra on altı ya da on yedi yaşlarında, dalgalı kahverengi saçlı, esmer, mavi gözlü, gözlüklü, biraz sıska bir çocuk videoda göründü. Çocuk tatlı ve yakışıklıydı fakat gözlerinden içinde kopan fırtınalar belli oluyordu. Gözlerinin ışığı sönmüştü. İşaret parmağıyla gözlüğünü yukarı doğru ittirip üzerindeki kapüşonlunun kollarını avcunun içine çekiştirdi ve konuşmaya başladı. ''O yazıdan yola çıkarak bu videoyu bulduğuna göre onları gerçekten de öğrenmek istiyor olmalısın. Korktuysan kapatabilirsin. Hala bir şansın var. '' Bir kaç dakika kıpırdanarak bekledi ve sonunda tekrar ağzını araladı. ''Bugün 13 Mart 2009. Şu an dünya üzerinde o yaratıkları görmüş olan sadece dokuz kişi var. Aslında on kişiydik fakat içimizden birini öldürdüler. Belki bir gün beni de öldürecekler. Bu videoyu kaydediyorum çünkü o yaratıkları bilen kişilerin sayısının onların öldüremeyeceği kadar fazla olmasını istiyorum. Eğer ben diğerlerinden önce ölmezsem ölen her kişi için bir video kaydedeceğim. İlk ölen kişinin adı David Drake. On dokuz yaşında bir üniversite öğrencisiydi. İki gün önce öldürüldü. Polisler hala nasıl öldüğünü bulmaya çalışıyorlar. Ya da nasıl öldürüldüğünü. Fakat hala bir şey bulabilmiş değiller. Onlardan pek bir şey beklediğimde yok zaten. Yaratıklara gelecek olursak... David'in onlar hakkında bize söylediği tek şey tırnaklarının çok uzun olduğuydu. Kız erkek fark etmeden çok uzun tırnaklara sahipler. Benim de onların hakkında şu anda bildiğim tek şey bu. Tabi bir de duvarların içinden geçme olayları var ama bunu zaten biliyorsun. Senden istediğim şey kaydettiğim diğer videoları bulman. Onları fark edip de araştırmaya başladığına göre zeki biri olmalısın ve videoları nasıl bulabileceğini de çözebilirsin. Bundan sonra artık pes etme gibi lüksün pek yok. Zaten öyle birisi olmadığından adım kadar eminim. Bizim için tekrar gelecekler. Biliyorum, hepimizi öldürene kadar durmayacaklar. Sana buradan yapabildiğim kadar yardım edeceğim fakat bir gün benim için de gelecekler. Öleceğim'' dedi titrek bir sesle. Gözleri dolu dolu olmuştu. Ellerini gözlerine götürüp sildi. Sonra doğruldu ve bakışlarını sertleştirdi. Duyduğum cümle iliklerime kadar donmama sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azura
FantasiKaranlık ve sırlarla dolu bir yüzyıl... İnsanlığın hiçbir şeyden haberi olmadığı fakat dört bir yandan kuşatıldığı bir dönemde yaşan bir kızdı, Irisa Claus. Babasının yaptığı tılsımları saçma bulan, anlam veremeyen ve o yüzyılın gereklilikleriyle o...