12. BÖLÜM: DELİ
Gözlerimi yavaşça araladığımda, ışık gözlerimi can yakacak kadar kamaştırmıştı. Elimi gözümün üzerine kapatıp acıyla inledim.
''Bir süre gözlerini ışıktan koruman gerekiyor.'' Duyduğum sesle gözlerimi hemen açtım. Aundre yanımdaydı fakat gözlerim ışıktan dolayı yandığından etrafı çok net göremiyordum. Tam olarak nerede olduğumuzu algılayamıyordum. Tabii tahmin yürütmek o kadar da zor değildi.
En son olanları hatırlamaya çalıştım. Aundre çok sinirliydi. Bizi tuvalete kilitlemişti. Yine tırnaklarını çıkartmıştı. O aptal dönüşümü geçirmişti. Gözleri simsiyahtı. Onun kollarındaydım ve korkuyla titriyordum.
Ellerime kan bulaşmıştı.
Benim kanım.
Hatırladıklarım kendime burada bu halde olmamın suçunun Aundre olduğunu fısıldadı. Yataktan kolumla destek alarak kalkmaya çalıştım fakat Aundre buna izin vermedi. Kolumu silkeleyip ondan kurtuldum ve bir kez daha kalkmaya çalıştım. Onunla aynı yerde olmak istemiyordum. Onunla aynı yerde olamazdım. O bir canavardı. Onun yanında kaldığım süre boyunca tıpkı bir hastalık gibi bana sadece zarar veriyordu.
Elimi gözlerime siper ederek yataktan kalktım fakat bir kaç adım atmamla takılıp düşmem bir olmuştu. Aundre oflayarak beni düştüğüm yerden kaldırdı ve tekrar yatağa oturttu. Burada durup onun karşısında oturmak istemiyordum. Her ne kadar takılıp düşecek de olsam hatta kafamı da kıracak olsam ayağa kalkıp ondan uzaklaşmak istiyordum.
Gitmek istiyordum.
Bir kez daha kalkmaya çalıştığımda Aundre bu sefer sözlü uyarıyı tercih etmişti. ''Dur Irisa bu halde nereye gideceksin en azından biraz bekle de gözlerin ışığa alışsın.'' Omuzlarından itip ona vurmaya başladım. Neresine geldiğine bakmaksızın ona vuruyordum ama iki elimi birden yakalaması uzun sürmemişti. Çırpınarak onun ellerinden kurtulmaya çalıştım. Onun gibi bir canavarın yanında olmak istemiyordum. Onun benim yanımda olmasını hiç istemiyordum. Hele hele tüm şeylerin bu suçlusu o değilmiş gibi emirler yağdırması beni delirtiyordu.
''Bırak beni!''
Hareket etmemi kesebilmek için arkamdan kollarımı tutup önümde çapraz şekilde sabitledi. Yorulduğum için çırpınmayı bıraktım. Nefes nefese kalmıştım. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım ve başımı kaldırdım. Karşımdaki aynayı fark ettiğimde oradaki yansımama baktım. Kelimenin tam anlamıyla berbat görünüyordum. Birkaç damla gözyaşı yanaklarımdan süzülüp Aundre'nin kollarına düştü. Beni zaten mahvetmişti, daha ne istiyordu? Öldürmek mi? Bu korktuğum bir seçenek değildi. Hatta bana da uyardı peki neden beni öldürmek istiyorsa şimdi yapmıyordu? Bedenimi daha fazla dinç tutamayıp Aundre'ye yaslandım. Hemen kollarımı bırakıp belimden tutarak bana destek oldu. İşte yine onun ellerine düşmüştüm. Onun avucundaki bir kelebek gibiydim. Delicesine uçmak, ondan kurtulmak istememe rağmen tek yapabildiğim avucunda oradan oraya çapmak ve kendime zarar vermekti.
İşte bu kadar zavallıydım.
Onun avucunun içinde olduğumu bildiğim halde çırpınacak kadar.
Belki gerçekleri daha net görebilmek için belki de canımı daha fazla acıtmak için aynadaki Irisa'nın gözlerine bakmaya devam ettim. Gözlerimin altında, elmacık kemiklerimin altına inildikçe kaybolan, şişmiş bir sürü damar vardı. Sağ elimi yavaşça onların üzerinde gezdirdim. Hissedilecek kadar belirginlerdi. Elimi damarlardan çektim ve daha fazla o halime bakmaya dayanamayıp yüzümü başka tarafa çevirdim. Artık gücüm kalmamıştı. Aundre hayatıma gireli çok uzun zaman olmamasına rağmen beni tüketmeyi başarmıştı. Adeta yaşama enerjimin tümünü emiyordu. Geriye bana kalan şey ise yalnızlıktı. Yalnızlık ve onun sonrasında gelen düşünce nöbetleriydi. Şu son zamanlarda olan şeyleri öylesine çok düşünüyordum ki bazen delirecek gibi hissediyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azura
FantastikKaranlık ve sırlarla dolu bir yüzyıl... İnsanlığın hiçbir şeyden haberi olmadığı fakat dört bir yandan kuşatıldığı bir dönemde yaşan bir kızdı, Irisa Claus. Babasının yaptığı tılsımları saçma bulan, anlam veremeyen ve o yüzyılın gereklilikleriyle o...