13. Bölüm: Hatırla

473 42 12
                                    

13. BÖLÜM: HATIRLA

Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım ve evin kapısını çaldım. Açıkçası eve girmekten biraz çekiniyordum. Belki de korkuyordum. Sonuçta evde, onun hayatında nelerin değiştiğini bilmiyordum. Ayrıca beni görünce nasıl tepki verecekti? Ya artık bana ihtiyacı kalmadığını fark edersem? O zaman ne yapacaktım ki?

Büyük ihtimalle bensiz yaşamaya az da olsa alışmıştı. Beni ilk gördüğünde yüzünde büyük bir gülümseme olacağına emindim ama bu gülümsemenin ne kadarı gerçek olacaktı? Uzun zamandır o yerde kaldıktan sonra kendi odamı bile garipseyecek miydim? Belki ama her şey iyiydi. Şu anda yaşayabileceğim her şey o iğrenç hastanede yaşadıklarımdan daha iyi olacaktı.

Belki hayatım iyiye gitmeyecekti ama bütün bunlar, o beyaz odada tıkılıp kalmaktan iyiydi.

Ben saçma sapan düşüncelerle meşgulken evin kapısı açıldı. Sonunda beklenen karşılaşma gerçekleşiyor diye düşünürken babamın o gülümseyen suratı kapının ardında göründü. Yüzündeki o büyük gülümsemeyle bana sıkı sıkı sarıldı. Ne zamandır tuttuğumu bilmediği nefesimi rahatlayarak verdim ve bende ona sarıldım. Gülüşünün sadeliği ve içtenliği benim de yüzüme bir tebessüm yerleştirmişti. Belki onun ki kadar canlı, gerçek değildi ama basit bir tebessümdü işte.

Belki sahtesinden belki kırgınından basit bir tebessüm.

Kapının önünde geçen sarılma merasiminden sonra beni beş aydır görmediğim ve özlediğim evime çekiştirdi. Artık lanet, beyaz bir odaya tıkılıp kalmak zorunda değildim.

Artık saatlerimi başkalarının kontrolü altında geçirmek zorunda değildim.

Cezalar ve kontrol eden insanlar yoktu.

Babam beni salona yönlendirdi ve koltuğa oturduktan sonra beni de yanına oturttu.

''Nasılsın?'' dedi sakin bir sesle.

''İyiyim.'' Tüm her şeyin özeti gibiydi. Önceleri ne kadar kötü de olsam artık iyiydim.

''Artık iyileştin öyle değil mi, Irisa?'' Bunu söylediğinde biraz kalbimin kırıldığını hissetsem de başımı onaylar anlamda salladım. Ona söylemek istediğim çok şey vardı ama ona söyleyemeyeceğim şeyler de vardı.

Ve sonuçta ikisi de aynıydı. Ona söylemek istediğim şeyler de istemediğim şeyler de aynı anılardı. Belki onları anı diye çağırmak aptallık olabilirdi. Kabus demek daha mantıklıydı.

Hastane düşünüldüğü kadar iyi ve hoş bir yer değildi.

Benim için hiç bir zaman iyi olmamıştı.

Babamla kısa bir süre daha oturduktan sonra ondan izin istedim ve merdivenlere yöneldim. Kalçamın biraz altına gelen saçlarımı büyük çaba harcayarak arkama attım ve odama giden merdivenleri çıkmaya başladım. Odamın önüne geldiğimde yavaşça kapıyı açıp içeriye göz attım. Hiçbir değişiklik yok gibi görünüyordu. Sanırım bu odayı özlemiştim. Ağır adımlarla içeri ilerledim. İçerisi her zamankinden daha derli toplu da olsa her şey yerli yerindeydi. Tek bir şey dışında. Masamın üzerindeki laptop yerinde yoktu. Odayı biraz karıştırdıktan sonra laptopu hala bulamamam ile endişem de artmıştı. Laptop olmazsa videoları nasıl izleyecektim. O çocuk, o çocuğun videolarını izlemek zorundaydım. Kafamı sakinleştirmeye çalıştım ve en baştan tüm odayı aradım ama odanın altını üstüne getirmeme rağmen laptopumu bulamamıştım. En sonunda babamın yanına gidip "Babam bilgisayarımı bulamıyorum. Nereye koydun?" diye sordum.

"Irisa bilgisayarın zaten bozulmuştu. Bende attım. " deyince elimi yumruk yaptım. Sinirimin yüzüme yansımamasına dikkat ederek başımı eğdiğim yerden kaldırdım. Yüzüne baktığımda bana sakince bakıyordu.

AzuraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin