2. Bölüm: Aundre

1.3K 71 5
                                    

2. BÖLÜM: AUNDRE

Bir çift mavi göz... Hayatımdaki iyi, kötü tüm anıların tanığı o gözler.

Benim gözlerim.

Karşımdaki aynadaki yansımada gördüğüm bir çift mavi göz, uzun siyah saçlardı. Bu bendim işte şekilsiz, çirkin suratıyla birlikte, başını sürekli belaya sokan kız. Irisa Claus.

Aynada kendimi izlemeyi kesip yaklaşık on beş dakikadır elimde duran pijama üstünü giydim. Işığı kapamadan önce boynumdaki kızarıklık dikkatimi çekmişti. En azından morarmamıştı. Odanın ışığını kapatıp yatağıma uzandım. Birden okuldan sonra olan bütün anılar aklımın içine doluştu.

O çocuğun aniden karşımda belirdikten sonra beni boğazımdan tutup duvara yaslaması beni bayağı bir korkutmuştu. Karşımdaki çocuğa baktığımda gözlerinin benimkilerle aynı renk olduğunu fark etmiştim. Bana biraz farklı bakıyordu. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir şey vardı. Şaşkın mıydı? Emin değildim. Zaten hemen kendisini toparlayıp soğukkanlı bir hale bürünmüştü. Kapüşonlu olmasına rağmen anlına dökülen saçları, sokak lambasının ışığında görebildiğim kadarıyla kahverengiydi. Yakıcı bir yakışıklılığı vardı. Masmavi gözlerini bana dikmişti. Burnunda halka şeklinde bir piercing vardı. Boynunda anlamlandıramadığım bir dövme vardı ve boynunun iki tarafından kapüşonunun içine doğru kayboluyordu. Birden içim o dövmenin tamamını görme isteğiyle dolup taşmıştı. Yüzünü bana biraz daha yaklaştırdı ve sordu.

 '' Ne gördün, küçük kız?'' Bunu başını bir tarafa alaycı bir şekilde eğmişken söylemişti. Ayrıca bana küçük kız demişti. Halbuki o da benim yaşlarımda gözüküyordu.

''B-ben..'' Devam etmemi bekliyordu fakat nefesim boğazıma takılmıştı. Böyle bir haldeyken nasıl devam edebilirdim ki? Elini yavaşça boğazımdan indirdi.

'' Devam et, küçük kız.'' Şu küçük kız sinirlerimi bozmaya başlamıştı ama o öylece laf söyleyeceğim biri gibi durmuyordu. Sadece o soğuk gözlerle, gözlerime bakması bile nasıl baskın bir karakter olduğunun kanıtıydı. Peki ben ne diyecektim? Tüm gün benimle dalga geçmekten sıkılmayan, bana laf atan geri zekalılardan birini dövdüğünü gördüğümü mü?

O sırada mavi gözlü çocuğun arkasından geçen Malcolm, onun bir anlığına dikkatini dağıtmıştı. Demek ki Malcolm beni kovalamıyordu, amacı buraya gelmekti.

Vay be, ben gerçekten de katıksız bir maldım.

Malcom biraz ileride yerde yatan Henry' e yardım ederken mavi gözlü çocuk onlara bakıyordu. Bunu fırsat bilip kaçmaya çalıştım ama daha bir kaç adım atmıştım ki tekrar beni duvara yasladı. Bu nasıl bir hızdı böyle?

''Söyle küçük kız, ne gördün?'' Nefes nefese Henry 'i göstererek  ''O çocuğu dövdüğünü gördüm. '' Biraz daha gözlerimin içine baktı ve birden uzaklaştı. Karanlık sokakta kaybolurken, kalbimin gümbürtüsünden kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. 

Kafamın içindeki bin bir düşünceyi bir anda bölen şey ise rüzgardan pencerenin çarpmasıydı. Gözlerimi yavaşça kapattım ve uyumaya çalıştım. Gözlerimi her kapattığımda onun gözlerini görüyordum. Öylesine yoğun bakıyorlardı ki, sanki beni ele geçirecek gibiydiler...

Sabah kalktığımda babamın daha odama girmemiş olduğunu görmüştüm. Saate baktığımda daha erkendi. Demek ki ben  de erken kalkabiliyormuşum. Eşyalarımı hazırlayıp üstümü giyindikten sonra, kitaplığımdan bir kitabı da çantama atıp aşağıya indim. Babam ortalıkta görünmüyordu. Gece boyunca yok muydu acaba? Neyse, gene bir şeyler yapıyordur. Hemen dolaptan bir kaç şey çıkarttım ve kendime bir ekmek arası hazırladım. Okula giderken de bitirdim. Bu gün yolda Daizy'le karşılaşmamıştım. Garip derecede huzurlu bir gündü. Şimdi ise okulun kapısının önünde duruyordum.  İçeri girdiğimde büyük ihtimalle aynı şeyler olacaktı. Her ne kadar ayaklarım geri gitse de okul kapısından içeri girdim. Hızlı bir şekilde yürüyüp okul bahçesini geçtim. Okul binasına girdiğimde derin bir nefes verdim.

AzuraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin